Bay Heywood "Bugünlük bu kadardı." dediğinde sınıftaki uğultu yükseldi. İnsanlar ayağa kalkıp sınıfta çıkmaya başladılar.
"Her hafta iki saat buna nasıl dayanıyorsun?"
Bang Chan ellerini gözlerine bastırmış kendine gelmeye çalışıyordu.
Eşyalarımı çantama koyarken selam veren birkaç kişiye karşılık verdim. "Sana sıkılırsın demiştim."
Zor değildi ama yorucu bir dersti. Çok fazla insan konuşuyordu, farklı görüşleri ve yorumları sürekli takip etmen ve sözlerini ona göre şekillendirmen gerekiyordu. Eğer İngilizcesi bu kadar iyi olmasaydı onun için daha da zor olacaktı.
"Eve mi gideceksin?"
Sorusuna kafamı sallarken ayağa kalktım. "Başka dersim yok."
Sınıftan çıkarken ona selam verenlere gülümseyerek "Merhaba."dedi. Bahçeye çıkana kadar ikimiz de konuşmadık. Ne konuşabilirdik?
Onunla böyle oluyordu. Sürekli ne konuşabileceğimizi bilmeden öyle duruyordum ama konuşmaya başlayınca da susmak bilmiyorduk, önceki gece olduğu gibi.
"Sana eşlik etmemi ister misin?"dedi.
Kafamı çevirdim ama önüne bakıyordu. "Sağol ama hayır. Dersin de başlayacak zaten."
Durdu ve biraz etrafa baktı. Kafasıyla biraz ilerdeki bir grup erkeği gösterdi. "O zaman ben arkadaşlarımın yanına dönüyorum?"
Yine kafamı sallayarak onayladım. Gülümseyerek el salladığımda geri geri yürüyerek uzaklaşmaya başlamıştı. O da el salladığında arkamı dönüp çıkışa ilerledim.
Kulaklığımı takıp çalma listemi açtım. Aklıma dün gece Bang Chan'in bana önerdiği şarkılar geldiğinde favori çalma listemden vazgeçip onlardan dinlemeye karar verdim. Bu konu açıldığında bir anda o kadar heyecanlanmıştı ki 5 dakika içinde neredeyse 30 tane şarkı önermişti ve sonra telefonumu isteyip yeni bir liste yapmıştı. Yaptığı listeyi başlattığımda çıkan şarkıyla gülümsedim, ismi Homesick'ti. Yumuşak gitar sesi gözlerimi bir süre kapatmama sebep oldu.
Ailesinden ve Avustralya'dan çok bahsettiği için bu şarkının da o an aklına geldiğini düşünüyordum. Duygularını benimle böyle paylaşıyor olması hoşuma gitmişti. Ben yeni tanıştığım bir insana bu kadar kolay açılamazdım ama o iki günde neredeyse her şeyi anlatmış, benimle uzun uzun vakit geçiriyordu.
Bu durum aynı zamanda biraz rahatsız da ediciydi. Bana anlattığı şeylerden değil, bana anlatacak durumda olması bir bakıma üzücüydü çünkü. Arkadaşlarından bahsederken onlar anlamazlar demişti. Düşüncelerini anlamayacak insanlar neden arkadaşıydı ki o zaman? İki gün önce tanıştığı bana bile daha rahat anlatıyorsa onlar neden vardı?
Binanın kapısına geldiğimde kendi düşüncelerime geçen şarkıları duyamayacak kadar kapıldığımı fark ettim. Kafamı yine dolduruyordum. Bang Chan'in arkadaşları beni ilgilendirmezdi bile, bu kadar uzatmam gereksizdi.
Kulaklığımı çıkartıp merdivenlerden çıkmaya başladım. Katları teker teker geçerken aslında eve gittiğimde de bundan kurtulamayacağımı hatırladım. Koto da önceki geceyi anlatacaktı. Gün öyle bir hale gelmişti ki tamamen Bang Chan'le doluyordu, gerçekten onun dışında hiçbir şey yaşanmamıştı.
Anahtarımla kapıyı açtığımda salondan Koto'nun çığlığını duydum. "Geldi!" diye bağırıyordu.
"Beni bu kadar çok mu özledin?"
Söylediğim şeye güldü.
Salona, yanlarına gittiğimde Mi-rae bana oturduğu yerden öpücük yolladı. "Günün nasıldı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Po Tid||Bang Chan
Fanfic"Hayatıma girmemesi gereken birisiydin, Chan. Böyle şeyleri hissetmemem gereken birisiydin." [Ekim,2020]