Elimde tuttuğum tarağı saçlarıma daldırırken odamdan salona hızlıca geçtim. Bir yandan saçımı taramaya çalışıyor, bir yandan da son raporumu yazdığım defteri arıyordum.
"Uyandın demek?"dedi Mi-rae sakin bir ses tonuyla.
Bang Chan gittikten sonra tüm sorularını hiçe sayıp uyumaya gitmiştim ama uyuyakaldığım için dersime geç kalmak üzereydim.
Onu onaylayan bir ses çıkarırken defterimin salonda olmadığını da anlamıştım.
Pes ederek elimdeki tarağı en yakınımdaki yere bıraktım.
Mi-rae "Hayır, hayır!"diye bağırdı birden. Kaşlarımı çatarak ona döndüğümde tarağı işaret ediyordu. "O şeyi tezgaha koyamazsın."
Ona dakikalardır defterimi aradığımı söylüyordum ama yardım bile etmemişti, bir de söyleniyor muydu?
"İnan bana, umrumda değil. Gitmem lazım."
Bana şaşkınlıkla bakarken oturduğu koltuktan kalktı. Ben kapının yanındaki minik dolaptan çantamı ve ceketimi alırken yanıma geldi. "Ben de seninle geliyorum. Böylece yolda vakit kaybetmeden olanları anlatabilirsin."
Öğrenmeden peşini bırakmayacağını biliyordum. "Hızlı ol."
"Çantamı alıp geliyorum. Tarağını oradan al."
Saati kontrol edip elimdekileri yere bıraktım. Mutfak tezgahına ilerlerken neden daha az takıntılı bir ev arkadaşımın olmadığını düşündüm, her şeyi kontrol etmeye çalışmayan bir ev arkadaşı.
Rüya gibi.
Koto düşüncelerimi duymuş gibi yeni uyandığı için çatallı çıkan sesiyle koridordan "Günaydın." diye seslendi.
Evet, daha az takıntılı bir ev arkadaşım da vardı ama o da fazla umursamazdı. Yeni tanıştığı bir erkekle gece yarısı sarhoş dönecek kadar umursamazdı.
Ona karşılık veren Mi-rae'nin de sesi gelirken oraya neden geldiğimi hatırlayamadım.
Salon kapısından çıkarken ikisi de karşımda duruyordu. "Kaldırdın mı?" dedi Mi-rae. Parmak ucunda kalkıp omzumun üstünden içeriye bakmaya çalışıyordu.
"Sonra, Mi-rae. Geç kalıyorum."
Koto saçlarını toplarken kaşlarını çattı. "Bugün boş günün değil miydi?"
Kafamı iki yana sallayıp çantamı almak için ilerledim. "Konuşma dersim var. Ama geç kalacağım."
Eğer beni daha fazla oyalarlarsa tek başıma gidecektim. Harcayacak zamanım kalmamıştı.
"Ne zaman dönersiniz?"dedi Koto yanındaki duvara yaslanırken. "Size dün akşamı anlatmak istiyorum."
Yüzünde sevimli bir gülümseme oluşurken uzun gözleri iyice küçüldü. Randevularından bu kadar memnun muydu gerçekten? Bang Chan'i dinlemiştim, Koto'nun bu kadar mutlu olacağı bir akşam olduğunu düşünmüyordum. Acaba hatırlamıyor muydu?
"Tamam, tamam. Gelince konuşuruz."
Kafamı sallamakla yetindim. Yeni bir konuşma başlamadan bir an önce çıkmak istiyordum.
Sonunda evden çıkıp aşağıya indik. Apartmanın kapısından çıkarken Mi-rae zıplayarak yürüyordu. "Ee,"dedi yan yan ilerlerken. "Ona zaten olanları bildiğini söyleyecek misin?"
Adımlarımı olabildiği kadar hızlı tutmaya çalışıyordum. "Bildiğimi nereden çıkarıyorsun?"
Şaşkın bir ifadeyle duraksadı ama onu beklemediğim için tekrar bana yetişti. "Sabaha kadar konuştunuz ve sana Koto'dan hiç bahsetmedi mi? Randevudan geldiği kızdan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Po Tid||Bang Chan
Fanfiction"Hayatıma girmemesi gereken birisiydin, Chan. Böyle şeyleri hissetmemem gereken birisiydin." [Ekim,2020]