Günlerdir kendi içimdeki sorgulamaları ve yapmam gerekenleri düşünmekten kafayı yiyecek gibi hissediyordum. Okula gitmiyordum, odamdan çıkmıyordum, yemek yiyemiyordum ve hatta doğru düzgün uyuyamıyordum bile.
Chan'e bir süre kendi kendime kalmam gerektiğini söylemiştim, yine de her gün en az üç defa arıyordu ama onunla konuşmaya da hazır değildim. Bu sefer duygularımın ağır basmasına ve kararımı değiştirmesine izin vermeyecektim.
Yapmam gereken ve yapmayı istediğim şeylerin farklı olması herkesten uzakta kalıp düşünürken bile beni çok yormuştu, yok sayıp devam edebileceğim bir durumda değildim.
Odamın kapısına vurulduğunda kafamı gömdüğüm yastıktan kaldırıp açılan kapıya baktım. Mi-rae'nin geldiğini biliyordum, Koto benimle konuşmuyordu.
"Günaydın, uyuyor muydun?" derken içeri girip kapıyı arkasından kapattı. Bana doğru yaklaşırken kafamı tekrar yastığa bıraktım ama bu sefer onu görebiliyordum.
"Keşke."
Bu durumu halletmeden uyuyabilecek miydim bilmiyordum.
Yatağa oturup elini koluma koyup açıkta kalan tenimi sıvazladı. "Az önce Koto'yla konuştum. Herkes biraz daha sakinleştiğinde daha sağlıklı iletişim kurabileceğinizi düşünüyordum ama hala seninle konuşmak istemiyor."
Gözlerini kaçırdığında bir şey daha söyleyecek gibi duruyordu. "Başka ne dedi?" dedim ona doğru dönüp yatakta otururken.
"Sınıf arkadaşı Soomin'i hatırlıyor musun? Onun yanına yanına taşınmaya karar vermiş."
Gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Ona evinden, evimizden, taşınmasına sebep olacak kadar kötü bir arkadaş olmuştum işte. Her şeyi berbat etmiştim. "Tamamen gidiyor mu yani? Buraya hiç dönmeyecek mi?"
Cevabı bilmeme rağmen cevap vermesini bekledim. Kafasını iki yana salladığında da biriken gözyaşları akmaya başladı. "Soomin'in ev arkadaşı, erkek arkadaşıyla yaşamaya karar vermiş. Onun yerine Koto taşınacakmış."
Anladığımı belirtmek için kafamı salladım. "Dışarı çıktı mı yoksa odasında mı?"
"Odasında."
Gözyaşlarımı silip yataktan kalktım. Bir daha onunla görüşmeye cesaretim olmayacaktı, bu yüzden düzgün bir şekilde vedalaşmak istiyordum.
Odamdan çıkıp sola, yan odanın kapısına yöneldim. İçeriden sakin bir müzik sesi geliyordu. Derin bir nefes alıp kapıya vurdum. Bir süre bekledim, beklediğim şey bir cevap mıydı yoksa cesaretim mi emin değildim. "Mi-rae?"
Kapıyı aralayıp kafamı uzattım. Etrafta koliler ve valizler vardı. Gerçekten taşınıyordu. "Gelebilir miyim?"
Elindeki büyük ihtimalle katlamak üzere olduğu pantolonu valizin içindeki kıyafet yığınının üzerine bıraktı. Kafasını sallayıp camın önündeki kanepeye oturdu.
Kalp atışlarım o kadar hızlıydı ki bayılacak gibi hissediyordum. "Sanırım Mi-rae gideceğimi söyledi."
Yine gözlerim dolarken kafamı salladım. "Ben özür dilerim. Durumu taşınma derecesine getirdiğim için, seni kırdığım için, döndüğün zaman her şeyi anlatmadığım için."
Onun da gözleri dolarken gülümsedi. "Artık sorun değil, gerçekten. Tüm bu olanlardan sonra hepimizin istediği gibi devam edebilmesi için bunun olması gerekiyor. Ben burada kaldığım sürece daha iyiye gitmeyecek."
"Ama gitmek zorunda değilsin. Annemlerin yanına bile dönerim Koto, ciddiyim. Evden gitmesi gereken kişi sen değilsin."
Gözünden düşen yaşı hızla silip burnunu çekti. "Böylesi daha iyi. Bu konuyu düşünmek için hepimizin yeterince vakti oldu. Benim de yanlışlarım var, farkındayım. Zaten en başında daha uyumlu olan sizdiniz ve galiba bunu içten içe bilmek beni öfkelendirdi. Çünkü başlangıçta bunun yürümesini gerçekten istedim ama kafamdaki Bang Chan figürü yüzünden böyle istediğimi fark ettim. Bu tutumun arkasında durmuyorum ama okulda bu düşünceye kapılmayacak neredeyse kimse yok. Bence bu da ilişkinizi daha mantıklı kılan bir sebep, sen onu hiç okulun popüler çocuğu olarak görmedin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Po Tid||Bang Chan
Fanfiction"Hayatıma girmemesi gereken birisiydin, Chan. Böyle şeyleri hissetmemem gereken birisiydin." [Ekim,2020]