confrontation

829 58 152
                                    

Merdivenlerden olabildiğim kadar hızlı inerken hala parti için gelen insanlardan sıyrılarak Koto'yu gözümden kaçırmamaya çalışıyordum. Üstündeki kırmızı pelerin onu kolayca takip edebilmemi sağlıyordu.

"Koto, lütfen bekle!"

Aramızdaki mesafeyi biraz kapatabilmiştim bu yüzden onu durdurabilmek için elimdeki tek seçeneği kullanıyordum.

Binanın dışına çıktığımızda soğuk hava yüzünden titredim ama bu bile beni durdurmadı. "Koto, yalvarırım beni dinle."

Aniden durup bana döndüğünde bir an bir adım geri çekildim. "Tam olarak neyi dinlemem gerekiyor? Bana nasıl yalan söylediğini mi? Haklı olduğum halde beni suçlu benmişim gibi kötü hissettirmeni mi? Ya da hayır en iyisi," işaret parmağını havaya kaldırıp güldü. "Ben bize biraz zaman tanımak için kendi ülkeme döndüğümde Chan'le nasıl gününü gün ettiğini mi? Neyi dinlememi istiyorsun?"

Kulağa ne kadar kötü geldiğini farkındaydım. Öyle batırmıştım ki toparlayabileceğim hiçbir yön yoktu. Koto döndüğünde ona her şeyi anlatmalıydım. Ne olursa olsun böyle öğrenmemeliydi.

"Haklısın ama yemin ederim düşündüğün gibi değil. Yaptığım şeyin doğru olmadığını biliyorum ama gerçekten bu çok yeni bir şey. Sana yalan söylemedim, Chan'le o zaman aramızda hiçbir şey yoktu. İnan bana o zaman onu böyle düşünmüyordum."

Rüzgar yüzünden önüne gelen saçlarını geriye attı. "Ben gidince birden aşık mı oldun yani? Açıklaman bu mu?"

"Hayır, yani evet. Bilmiyorum," içimdeki ağlama isteğini bastırmak gittikçe zorlaşıyordu. "Sadece her şeyi sen gittikten sonra fark ettim. Buna çok direndim. Gerçekten durdurmak için çok uğraştım ama önünü alamadığım bir noktaya geldi. Bu ilişki başlarken de hep aklımdaydın, devam ederken de."

"Benim derdim Chan'le ilişkin değil, Seul Jiin. Sana daha önce söyledim, ona karşı duygusal hisler hiç beslemedim ama ben seninle konuştum. Sana gelip bunu yapacağını düşündüğüm için özür diledim." Etrafa bakıp sakin tutmaya çalıştığı sesini bıraktı ve bağırmaya başladı. "Sen de büyük ihtimalle Chan'in yanından geldiğin halde bana hiçbir şey anlatmadın! Bu konuda kötü hissetmeme izin verdin, sırf kendini suçlu hissetmemek için."

Boğazımda yutkunmamı engelleyen yumru yüzünden ilk önce ses çıkaramadım. "Böyle hissetmeni istemedim. Sana daha iyi açıklayabilmek istedim sadece, her şey o kadar doğal gelişti ki bir yerden sonra hiçbir şey elimde değildi Koto."

Koto dolan gözleriyle bir an arkaya baktı. Yüzünde gülümseme belirdi, onu tanımasam bile sinirlerinin bozulduğuna emin olurdum. "Sen derdini sevgiline anlatırsın."

Arkasını dönüp yürümeye başladığında tekrar durdurmak için bir şey yapmadım çünkü artık ne desem boşaydı. Doğru söylüyordu, ona çok kötü hissettirmiş olmalıydım. Gelip benimle konuşmasına rağmen bunu göz ardı etmiştim. Bunun bu hale gelmesinin tek suçlusu bendim.

Omzuma dokunan eli hissettiğimde dakikalardır tuttuğum gözyaşları bir anda akmaya başladı. İç çekmeler yerini hıçkırıklara bırakırken Chan beni kendine çevirip sarıldı. Bir eliyle saçlarımı okşayıp diğer koluyla da beni sardı. "İçine atma, ağla."

Onu dinlemeyip ağlamamı durdurmaya çalıştım. Önünü almaya çalıştığım hıçkırıklar ve soğuk yüzünden titriyordum ama hareket edecek gücü kendimde bulamıyordum. "Eve gitmem gerek." dedim hala ağlarken.

"Bu şekilde eve gidemezsin. Bu gece benimle kal, ikiniz de sakinleşip düşünün. Eminim yarın çok daha iyi bir iletişim kurarsınız."

Kafamı iki yana salladım. "Hayır. Bunu daha fazla erteleyemem. Eve gitmeliyim."

Po Tid||Bang ChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin