Geçirdiğim güzel gecenin intikamıymışçasına kalçama saplanan ağrıyı es geçtim. Buğulu gözlerim kapıyı zar zor seçerken tuttuğum kulpu indirdiğim gibi dizlerimin üstüne bıraktım bedenimi. Midemdeki bütün gıdalar tuvalet deliğine doğru yola çıkarken titreyen ellerimi kenarlara koyup destek almaya çalıştım lakin dönen başım ile dengede durmak neredeyse imkansızdı.
Midem boşaldıkça beklediğim hiçbir rahatlama gelmiyor, aksine gittikçe güç kaybediyordum. Kendimi toparlamaya çalışarak sifona bastım, emeklercesine lavaboya erişince baskıladığım kollarımla kendimi ayağa kaldırdım.
Musluk zorla açıkılırken Soğuk su avuçlarıma dolmuyor, çukur dahi yapamadığım ellerimden kayıp gidiyordu. Aniden yeniden baskılayan kusma hissiyatıyla başımı öne eğdim. Boğazımı yakan sıvı beyaz seramiğe akarken gözüme çarpan renkle ruhumu büyük bir korku kaplamıştı. Ağzımdan avuçlara dolusu kan boşanıyor, o hastalıklı çürük kan kokusu daha da çıkarmaya zorluyordu.
Öğürmelerim peşi sıra devam edip gözlerim kararıncaya dek kırmızı sıvı dudaklarımın arasından süzülürken sevdiğimin adımı seslenişini işittim. Kolları arasındaki beni arıyordu, banyoda uyuşturucu krizine girmiş, kan kusan beni...
Bacaklarım uyuşurken sevdiğimin sesine bedenimin yere seriliş sesi doldu bu sefer kulaklarıma. Boş banyoda defalarca yankılandı, susmadı. Açık gözlerim siyahtan başka renk göremez iken şiddetle titremeye başladım. Yanağımdan süzülen damlalar eşliğinde inanmadığım o Tanrı'ya içimden yakarışlar sunuyor, telaşlı çığlıklarla kollarımı kavrayıp beni bacaklarına yatıran doktordan beni ayırmaması için yalvarıyordum. Nasıl da endişeliydi ses tonudaki kıvılcımlar...
Gözlerinden düşen yaşlar yanağıma damlar iken bedenim kucağına yerleşmiş, ben ise son kez gözlerimi açabilmiştim. Hemen gözlerime bakıyordu hareleri. Bilincim kapanmadan önce son hatırladığım ise bakışlarındaki hayal kırıklığıydı...
*****
Ayak ucumda oturan Jaehyun'a Öfkeyle bakıyor,çaresizce doktorun bir an önce gelmesini umuyordum.
Sabah girdiğim uyuşturucu krizinin peşine gözlerimi hastane değil,doktorun odasında açmıştım. Benimle ilgilenmesi için idol olarak benimsediği saygı değer (!) profesörünü çağırmış, hastaneye tedavim için gerekli edavatları almaya gitmişti. Pek tabii Jaehyun'un yıllar önce beni tecavüz eden üvey abim olduğundan bihaberdi. Zira haberi olsa bizi bir saniye yalnız bırakmak şöyle dursun Jaehyun'un nefesini keserdi. Baştan söylemediğim, ona her şeyi anlatamadığım için olan suçluluk duygudan sebep şimdi de anlatamıyordum. Lakin saatlerdir bu herifle aynı odada öylece durmak beni tetikliyor, sevdiğim adama karşı dürüst olmam için mantıklı sebepler sunuyordum kendime.
"Ne zamandır birliktesiniz Jeno ile?"
Beş yıldır zihnimden silmek uğruna deli çabalar sarf ettiğim ses kulaklarımı işgal ederken nefret dolu bakışlarımı gözlerine çevirdim. Nasıl bu kadar hadsiz olabiliyordu aklım almıyordu.
"Sanane?! Defol git buradan! Ara doktoru işin olduğunu söyle."
Emrivaki tavırlarla söylediklerimin onu kışkırtacağını, dolayısıyla rahatsız olup gideceğini düşünmüştüm lakin o yüzüne midemi bulandıran türdeki tebessümünü yerleştirmiş, yanıma yaklaşıyordu.
Elini attığı cebimden çıkarttığı poşeti göstererek şeytani bir kahkaha attı. Küçük yeşil hapların olduğu poşet iki gün önce kullandıktan sonra sakladığım hapları içeriyordu. Bunu nereden bulmuştu meçhul lakin büyük tehdit unsuru olarak kullanacağı aşikardı.
"Cidden mi Jaemin? Peki bunu biricik doktorun biliyor mu?"
Arabanın sesiyle doktorun bahçeye girdiği anlaşılırken yataktan kalkıp Jaehyun'a doğru ilerledim.Elimi ,tiksindiğim dudaklarına bastırıp susturmaya çalıştım. Korkularım onunla dönerken peşinde yenilerini de getirmişti.
"Sus Jaehyun! Sus!"
"Yazık... Jeno'ya deli gibi acıyorum."
"Kes sesini! Sen kimsin ki ona acıyorsun!"
"Her şeyi ona anlatacağım Jaemin. Bakalım o zaman da o güzel dudaklarından nazikçe öpecek mi sevgilin."
Beni sertçe iterek kapıya ilerledi. Eğer Jeno'ya anlatırsa onu kaybederdim. Güveni biterdi bana karşı, şefkati azalırdı. Ve sevgisi... Sevgisi kalbini terk ederdi.
" Dur! Dur Jaehyun! Ne istersen yaparım. Yeter ki sus! "
Bu cevaptı onu bana doğru dönerken tatminlikle güldüren. Ellerini sıvazlarken yakamdan kavrayıp ayağa kalkmamı sağladı. Tebessümü yüzünden silinirken itti yeniden yatağa doğru. Hemen yatağın yanında çömelerek göz teması kurdu benimle.
" Senden isteyeceklerim tamamen senin iyiliğin için olacak Jaemin. Beni bir daha görmeyeceksin lakin Jeno'yu da bir daha görmeyeceksin. Büyükannenin yanına dön, senden tek isteğim bu."
Herhangi bir iticilik yoktu tonlamasında. Bakışları ise pişmanlıkla kararmıştı. Korkunç isteklerini sıralayacağını düşünürken yalnızca Jeno'nun yanından ayrılmamı istemesi normal değildi.
" Anlatırsan da ayrılmak zorunda kalacağım. Ne karım oldu bu işte?"
"Ahh Jaemin... O kadar safsın ki... Bu adam manyak!"
Sakin konuşması aniden alevlenirken ayağa kalkıp odanın içinde dolanmaya başladı. Elleriyle boynunu ve çevresini çekiştiriyor, ayaklarını bile isteye kapılara vuruyordu. Jeno'nun hala bahçede çiçeklerle uğraşıyor olması ve bu gürültüyü duymaması büyük şanstı.
"En yoğun krizlerinden birine girdin ve şuan kan dolaşımın o kadar dengesiz ki hastanede tedavi görmen gerekiyor. Bu denli büyük krizlerde hastaların yoğun bakıma alınmaması bile mucizedir. Bir de sana bak! Hala evdesin, ne bir serum takılı bileğine ne de kan dengeleme cihazı! Bak Jaemin, Jeno görüp görebileceğin en zeki adam, uyuşturucu kullandığını o da eminim ki anlamıştır. Pekala neden belli etmiyor? Neden seni yanında tutmak için bu çabası? "
Tek kelimesine bile güvenmediğim adamın söyledikleri geçici palavralar olsa dahi içim ürpermiş, kendimi avutmak ister gibi fısıldamıştım.
" Çünkü beni seviyor. "
Eşi çenemi kavrarken öfke saçan gözlerine odaklandım. Oyununu böldüğüm zamanki kızgın bakışlarını sunan abimin gözleriydi bunlar. Bir zamanlar her şeyim olan adamın...
"Sevmekmiş! Jaemin çok üzgünüm ama sen... Sen sadece Doktor Lee'nin amaçlarına ulaşmak için kullandığı bir kobaysın!"
* * * * *
Çok kısa ve havada bir bölüm oldu, üzgünüm. Yorumları bekliyorum ve finale son iki, bakalım nasıl bitecek??? Okuduğunuz için teşekkür ederim 💙❄️
