¿49

156 16 25
                                    

Anaskm ben niye buna çok güldüm şpöwşğaşğjiç

Ya abi Ali tam bir mal yaa

.......

Rüzgar sahneden inmiş yanımıza gelmişti. Herkese selam verirken ben yokmuşum gibi davranması canımı sıkıyordu. Üstüne üstlük Deniz hala gelmemişti. Beni ekecek bir insan değildi biliyordum, mutlaka gelirdi. Nefesimi bıkkınca dışarı üflediğimde arkadan bir çift kol boynuma dolanmıştı. Yüreğim ağzıma gelmişti!

"Ben geldim sarışınımmm."

Deniz'in neşeli sesini duyunca otamatikmen gülümsedim ve yavaşça koluna şaplak attım.

"Ödümü kopardın gerzek."

Deniz yanıma otururken yanağımdan makas almıştı. Gülümsedim ve önüme döndüm. Tam Deniz'i diğerleriyle tanıştıracakken Deniz sertçe ayağa kalktı ve Tuğrul'a şaşkınca bakmaya başladı. Tuğrul'da Deniz'den farklı değildi.

Deniz " Lan emmioğlu ne işin var senin burada?" deyince Tuğrul ayağa kalkmış sarılmıştı Deniz'e. Bunlar tanışıyor muydu?

"Beyinsiz herif beni her seferinde unutan sensin."

Tuğrul isyan eder gibi konuştuğunda Deniz güldü ve Tuğrul'un omzuna vurdu.
Tuğrul Deniz'e küfür ettiğinde yerine oturdu. Ben Deniz'e sorgu dolu bakışlar atarken beni pekte takmadı.

"Ya bu Tuğrul benim akrabam ya. Dedelerimiz kardeş işte. Biz de görüşürdük ara sıra ama bu sefer arayı bayağı açmışız."

Kaşlarımı kaldırdım şaşkınlığımı dile getirdim. Deniz'in tanımadığı, bilmediği kimse yoktu vallahi ki. Ben onu düşünürken Deniz çoktan herkesle tanışmıştı bile. Masanın üzerindeki telefonum çalmaya başladığında herkesin gözü telefonuma kaydı. Hızla elime aldığımda Deniz'de başını uzatmıştı. Gördüğüm isim ile sertçe yutkunduğumda tedirgin bakışlarımı Deniz'e çevirdim. Deniz de aynı şekilde bana bakıyordu.

"Kim arıyor ya betin benzin attı Gül?"

Zorla gülümseye çalıştım ve ayağa kalktım. Özgür ise tuhaf tuhaf bakıyordu. Beni neyin tedirgin ettiğini merak ediyor olmalıydı.

"Aa şey önemli birşey değil. Konuşup geliyorum. "

Hiçbiriyle göz teması kurmayıp masayı terk ettim ve lavaboya doğru ilerledim. Lavobonun koridoruna geldiğimde sabırsızca çalan telefonu açıp kulağıma dayadım.

"Efendim Sibel hanım."

"Ah merhaba Gül, rahatsız ediyorum bu saatte ama kusura bakmazsın inşallah."

Tek elimle burun kemerimi sıkarken hemen söyleyeceği şeyi söylemesini istiyordum.

"Hayır rahatsız etmediniz. Ne olmuştu? Bir gün sonra  gelecektim zaten kliniğe."

Sibel hanım sıkıntılı bir nefes verdi ve bir süre konuşmadı. Ters giden bir şeyler mi vardı?

"Evet bende onun için aramıştım. Ben o gün klinikte olmayacağım. Şehir dışında acil bir işim çıktı. Senin seansını yarına alsak nasıl olur?"

"Ah tabi olur, derslerim öğlende bitiriyor zaten. Hem ilaçlarım bitmek üzereydi, yenilerini yazarsınız."

"Yarınki duruma göre ilaçların dozunu düşürür ya da yükseltiriz tamam mı?"

"Tamam Sibel hanım görüşürüz."

Sibel hanım hızlıca bir görüşürüz demiş ve telefonu yüzüme kapatmıştı. Elimi başıma götürdüm ve ovmaya başladım. Baş ağrım kendini göstermeye başlamıştı bile. Sibel hanım burada ki psikoloğumdu. Gerçekten çok iyi bir kadındı. Benimle yakından ilgileniyordu.

"Birşey mi olmuş Gül?"

Hemen yanımda başımda dikilen Özgür'ü görünce nefesimi bıkkınca dışarı verdim. Yarın duruma göre ilaçlarımın dozu artabilirdi ama ben böyle birşey istemiyordum. Ben düzelmek istiyordum.

"Oldu birşeyler. "

Özgür yüzüme açıklamamı ister gibi bakıyordu. Saçlarımı omzumun arkasına attım ve boynumu açığa çıkardım.

"Yarın psikoloğumla seansımız var. Duruma göre ilaçlarımın dozunu yükseltebilir veya düşürebilirmiş. Özgür ilaçlarım ağırlaşsın istemiyorum zaten beni yeterince sersemletiyor."

Titrek bir nefes aldığımda buğulanan gözlerimi Özgür'ün gözlerine çıkardım.

"Ben iyileşmek istiyorum Özgür. İstiyorum ama daha kötüye gidiyormuşum gibi hissediyorum. Birşeyler eksikken düzelemiyorum. Hayatımda kocaman bir boşluk varken düzelemiyorum. Daha da berbat oluyor herşey. Zaten şuan bile turuncuyum."

Özgür üzgünce bana bakarken kafasına birşey takılmış gibi yüzüme baktı.

"Turuncu musun? O ne demek?"

"Yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı olarak ilerliyor işte durumlarımız. Yeşil, sarı ve turuncu durumda olanlar ilaç ve seanslarla tedavi görüyor. Kırmızılar ise kliniğe yatıyorlar. Kliniğe yatmak istemiyorum Özgür. "

Son cümlemde sesim kısılmış ellerim titremeye başlamıştı bile. Ellerimin titremesini durdurmaya çalıştım ama başaramadım. Dudaklarımdan bir hıçkırık  kaçtığında Özgür titreyen ellerimi tuttu başını eğerek yüzüme baktı.

"Kliniğe yatmayacaksın Gül. İyileşeceksin ve bitecek. Hatta yarın ilaçlarının dozu düşecek inan bana. Bak ama eğer gerçekleri içinde tutmaya devam edersen iyileşmezsin Gül. Rüzgar'a anlatmalısın herşeyi ve içindeki yükü hafifletmelisin. İçinde tutarak kendine daha çok zarar veriyorsun."

Başımı iki yana salladım ve nefes alıştırması yaparak sakinleşmeye çalıştım. Haklıydı. Lanet olsun haklıydı. Anlatamazdım ama olmazdı. Gerekirse bu şey beni çürütecekti ama ben Rüzgar'a anlatmayacaktım.

"Gül bu soktuğumun dünyasında hep iyi olamazsın! Bazen kırman, dağıtman gerekir ama zaten sonra beraber toplarsınız birbirinizi kırdığınız yerden. Tek başına savaşmayı bırak. Herşeyi anlat."

Ben tam Özgür'e cevap verecekken hemen karşımızdan bir ses duyuldu. Kaşlarımı çatarak o yöne döndüğümde en olmaması gereken kişiyi gördüm orada.

"Bu ilaç ve klinik mevzusu ne? Turuncu? Kırmızı? Ne bunlar? Ayrıca hangi gerçeklerden bahsediyorsunuz? Benden daha sakladığın neler var Gül?"

Allah'ım... Yıllar sonra onun sesinden ismimi duymak bana bir lütuf gibi gelmişti. Lütfen sabaha kadar bana seslenebilir miydi?
Şu durumda bile düşündüğüm şey sadece buydu. Evet sadece bu...














AĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞAAA BASILDILARRRRRR!!!!!

Sizce ne olacak? Gül herşeyi anlatacak mı? Rüzgar'ın sonunda Gül ile normal bir şekilde konuşması?

Sizce Rüzgar hala Gül'ü seviyor mu?

Sizi seviyorum  <3

Şu satıra kitaptaki en sevdiğiniz sahneyi yazar mısınız?

En sevdiğiniz karakter?

En sevmediğiniz? (Batı kahjahsbwd)

Kimsin? [Yarı Texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin