Mediada Rüzgar Demirsoy vaaaarrrr💘
Şu satıra bana şarkı önerir misiniz bebişler?
"Lütfen bana seni affetmem için bir sebep ver. Yemin ederim affedeceğim. Seni çok özledim Gül'üm."
Sertçe yutkunduğumda gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı bile. Bende çok özlemiştim onu. Hem de düşündüğünden çok daha fazla.
"R-rüzgar..."
"Konuşma... Uzun zaman sonra sana sarılma fırsatı buldum. Bırak sarılayım."
Ağzından kelimeler tuhaf tuhaf çıkıyordu. Kör kütük sarhoştu. Sarhoşluğunun verdiği cesaretle bende kollarımı beline doladım. Kokusu ciğerlerime nüfus ettiğinde kalbim yerinden çıkacak sandım. Onu o kadar çok fazla özlemiştim ki...
"Bak eve girelim orada konuşalım tamam mı?"
Rüzgar'dan istemeye istemeye ayrıldım ve ayağa kalktım. Rüzgar'ı kaldırmak için hamle yaptığımda bunun o kadar da kolay olmayacağını farkettim. Güç bela yerden kalktığında kolunu omzuma yerleştirmiş, kolumu da beline sarmıştım. O kadar kas yapmıştı ki altında ezilecektim neredeyse. Zar zor anahtarımı çıkartıp kapıyı açtığımda Rüzgar eliyle bir yeri işaret ediyordu.
"Ne oldu? Ne var orda?"
Eliyle evimizin hemen ilerisini gösteriyordu. Gerçi sürekli gösterdiği yer kaysa da genel olarak orayı gösteriyordu.
"Bak orda birbirimize seni seviyorum demiştik. Orada öpmüştün beni. Yalan mıydı? Beni sevmedin mi hiç?"
"Sevdim seni. İnan bana kendimden çok sevdim seni. Seni kendimden daha çok düşündüm."
Rüzgar cevap vermediğinde yavaş yavaş yürüttüm ve eve soktum. Yalpalayarak ilerlerken benim de dengemi bozuyordu. Sonunda koltuğa vardığımızda koltuğa bıraktım onu ve bende kendimi yanına attım. Vallahi belim kopmuştu.
"Bekle burada kahve yapayım sana."
Başını koltuğun arka kısmına dayamış beni duymuyordu bile. Mutfağa girdim ve hemen sert bir kahve yaptım kendine gelmesi için. Kahveyi elime alıp oturma odasına girdim. Rüzgar'ı elinde çocukluk fotoğrafımla bulmayı beklemiyordum. Tekli koltuğa yayvanca oturmuş elindeki çerçeveye bakıp gülümsüyordu. Hafifçe öksürdüm ve kahveyi uzattım. Kahveye kısa bir bakış atıp eline alırken çerçeveyi küçük sehpaya bıraktı.
Gergince karşısındaki koltuğa oturdum. Nasıl davranacağımı bilmiyordum. O kadar çok değişmişti ki...
......
Gözlerimi ovalayarak açtığımda ağrıyan omzumla içimden küfür ettim. Koltukta uyuyakalmıştım. Gözlerim karşımdaki koltuğa kayarken orada olmadığını gördüm. Telaşla ayağa kalkarken tüm odalara bakmaya başladım. Hiçbir yerde yoktu. Aklıma evden gitme düşüncesi gelirken odama bakmıştım. Rüzgar odamda elinde bir kağıt ile dikiliyordu. Hemde kahverenegi çekmecemin önünde. Rüzgar'a yazdığım mektupları koyduğum çekmecenin önünde. Ve çekmece açıktı.
Elim ayağıma dolanırken hızla önünde dikildim ve mektubu elinden çektim. Gözlerini gözlerimle buluşturunca garip bir ifadeyle bakıyordu. Öğrenmiş miydi yoksa herşeyi? Okumuş muydu tüm mektupları? Ne kadarını okumuştu?
"Sen ne hakla benim eşyalarımı karıştırıyorsun?"
Hafif sinirle çıkan sesime karşılık sakince bana doğru bir adım attı. Ben bir adım geri atarken o bana bir adım daha attı. Sırtım sonunda duvara değdiğinde arkama sakladığım mektubu elimde sıkmaya başladım.
"O mektuplar neyin nesiydi öyle?"
Şüpheci sesiyle yutkundum. Ne kadarını okuduğunu bilmiyordum. Ne cevap vermem gerekiyordu?
"N-neyden bah-hsediyorsun?"
"Bana yazdığın mektuplardan bahsediyorum."
"Onları okumaman gerekiyordu..."
Yüzünü yüzüme iyice yaklaştırdığında nefesimi tuttum. Gözlerimi gözlerinden çektiğimde çenemi tuttu ve kendisine çevirdi.
"Klinikte neden yattın?"
Gözlerimi kapattığımda derin bir nefes çektim içime. Açıklayamazdım ona. Anlatamazdım.
"Neden beyaz renginden nefret ediyorsun?"
Gözlerimi daha sıkı kapattığımda hızlıca nefes alıp vermeye başlamıştım. Arkada tuttuğum ellerim titremeye başladığında kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Sakin olmalıydım. Hiç sırası değildi.
"Yapma..."
Fısıltıdan farkı olmayan sesime aldırış etmedi. Üzerime daha çok geldi. Eli hala çenemdeyken nefesini yüzümde hissediyordum.
"Hasta bakıcın sana ne yaptı?"
Gözlerimi aniden açtığımda kontrol artık benim elimde değildi. Sertçe bileğini kavradım ve çenemden ittim. Gözyaşlarım yanaklarımdan akmaya başlamıştı bile. Sinirlerimi kontrol edemiyordum. Mantığım devre dışı kalmıştı. Sinirle önümde duran Rüzgar'ı göğsünden sertçe ittirdim ve avazım çıktığı kadar bağırdım. Ellerim kısa saçlarıma giderken sertçe çekiştirdim. Dayanamıyordum artık. Gözüm Rüzgar'ı görmezken elime geçen vazoyu sertçe duvara fırlattım. Rüzgar'ın sesini duyuyordum ama ne dediğini anlayamıyordum. Makyaj aynamı yere sermek için hamlede bulunacaktım ki iki güçlü el bileklerimden tuttu ve kendine çevirdi.
"Sakin ol! Ne oluyor?! Gül sakin ol!"
Bileklerimi kurtarmaya çalışıyordum ama o kadar sıkı tutuyordu ki kurtaramıyordum. Daha çok sinirlenirken çığlık attım.
"Ne istiyorsun benden ne!?"
Bağırmamla gözlerini gözlerime dikti ve bileklerimi daha sıkı tuttu. Bileklerimi kurtaramadıkça daha çok sinirleniyordum.
"Sakin ol önce bir!"
"Olmuyorum ne yapacaksın?!"
Ellerim ellerinin içinde zangır zangır titremeye başlayınca ellerime kısa bir bakış atıp tekrar bana döndü. Boğazım acıyordu bağırmaktan.
"Tam şuan sakin olmazsan kendi yöntemlerimle sakinleştireceğim seni!"
"Hadi yaa!"
Sinirden gözyaşlarım dökülmeye devam ederken hiç tahmin edemeyeceğim bir şey yaptı. Tek elini enseme koyup beni kendisine çekti ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı! Ne?!
nE? Kajznqjsjenjdufr
Öpüştürdüm kerataları ehe💘
Kaos başlıyor kemerlerinizi bağlayın bebişler💘💞💘💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsin? [Yarı Texting]
Kısa HikayeGül : kimsin sen yavşak? ¿: Asıl sen kimsin sen mesaj attın? Gül: Bak çocuk oynama benle! ¿: Psikopat mısın lan sen ne diyosun? Gül: Kitabımın arasına koyduğun post-it kağıdında senin numaran yazıyor ve altında da "Bul beni güzelim <3" yazıyor...