Uyyy sonunda beeen geldim jehfnwjdne
Yazmayı unuttum amk resmen
Kitabı da unutmuşum kqhsnqjjsa
Az önce son üç bölümü felan okudum öyle hatırladım yani
Neyse dewamkeeee
..............
İşte aradan geçen iki yılın ardından tekrar burdaydım işte. Her şey aynıydı. Evimiz aynıydı. Odam aynıydı. Ama ben... Ben aynı değildim.
Ankara'da zulüm gibi geçen iki yıl geçirmiştim. Numaramı değiştirmiş, sosyal medya hesaplarımı silmiş ve ortadan kaybolmuştum. Kimseyle görüşmemiştim.
Fake hesabımdan hepsini gün gün takip etmiştim ama. Hepsinin neler yaptığını imkanım el verdiğince öğrenmiştim.
Özgür ve Rüzgar aynı üniversiteyi kazansa da diğerleri farklı farklı şehirlere dağılmıştı. Özgür de Rüzgar da Mühendislik kazanmıştı. Bu sene üçüncü sınıf olacaklardı.
Rüzgar sosyal medyasını pek aktif kullanmıyordu. Eğer bir şey atarsa bile attığı tek şey gece klüplerinde attığı fotoğraflar oluyordu.
Artık geri dönmüştüm. Ankara'dan yatay geçiş yapıp burada ki üniversiteye yerleşmiştim. Yani Özgür ve Rüzgar ile aynı üniversiteye.
Tam da şuan üniversitenin girişi ile bakışıyorduk. Artık girmem gerekiyordu. Eninde sonunda görecektim onları. Onları ve nefretle bakan gözlerini. Ama ben herşeyi onun için yapmıştım.
Derin bir nefes aldım ve saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp yürümeye başladım. Güvenliğin önünden geçerken öğrenci kartımı gösterdim. Hızla yürümeye devam ederken telefonum cebimde titredi. Telefonumu çıkartıp arayan kişiye baktım. Annemdi.
"Efendim annecim?"
"Naptın kuzum gittin mi okula?"
"Daha yeni girdim okula anne." Bezgince çıkan sesime güldü. Annemle konuşurken bir yandan da okula doğru ilerliyordum.
"Tamam kuzum hasta geldi kapatmam lazım. Akşam eve gidince ara tamam mı?"
"Tamam anne ararım."
"İlaçlarını alıyorsun değil mi Gül?"
"Evet anne."
"Tamam kızım. Seni çok seviyorum babanın da selamı var çok öpüyor seni."
"Ben de onu çok seviyorum anne. "
"Görüşürüz kızım. "
"Görüşürüz."
Telefonumu kapatıp arka cebime sıkıştırdım. Annemler hala Ankara'daydı ama ben daha fazla orada duramayacaktım. O yüzden yatay geçişle buraya gelmiştim.
Tam binaya gireceğim sırada köşede oturan kişi dikkatimi çekti. Siyah dar pantolonu, siyah tişörtü ve siyah deri ceketi ile başını yere eğmiş oturuyordu. Kalbim de bir kıpırdanma hissettiğimde elim hemen iki yıldan beri asla çıkarmadığım kolyeme gitti. Rüzgar'ın kolyesi.
O an başını kaldırdı ve tam karşısına baktı. Bana bakmıyordu. Ona doğru ilerleyen simsiyah saçlı kıza bakıyordu. Kız usul usul ilerledi ve Rüzgar'ın önünde durdu. Rüzgar da kızın gelmesiyle ayaklandı. İlk önce sarıldılar sıkıca. Tıpkı benim sarılmak istediğim gibi. Kokusunu içine çekti Rüzgar'ın. Benim kokusunu unuttuğum çocuğa doya doya sarılıyordu.
Yanaklarımın ıslandığını farkettiğimde hızla gözlerimi sildim ve burnumu çekip önümde duran duvara iyice sindim görünmemek için. Rüzgar değişmişti. Saçları uzamış ve hırçınlaşmıştı. Neşeyle bakan gözleri umursamazlıkla bakıyordu. Eski Rüzgar yoktu artık. Ben düşüncelere dalmışken o ikisi gözden kaybolmuştu. Burnumu bir daha çekip gözyaşlarımı sildim.
Binaya seri adımlarla girdim. Yarım saat içinde kayıtlarımı tamamlamış programımı almıştım. Su almak için kafeteryaya inmeye karar verdim. Rüzgar'ı dışarıda gördükten sonra görmemiştim. O ise beni farketmemişti. Farketse bile sadece sinirle bakacaktı yüzüme. Belki sinirle bile bakmazdı. Umursamazdı beni.
Su almak için girdiğim sıra iyiki kısaydı. Çünkü kendimi hiç sabırlı hissetmiyordum. Sıra bana geldiğinde paramı uzattım ve suyumu aldım.
Kendime oturmak için boş bir masa ararken gözlerim kızıl saçlara takıldı. Yan profilden gördüğüm kişi Özgür'den başkası değildi. Yanında birkaç kişi daha vardı. Arkadaşlarıydı herhalde.Gözlerim anında dolduğunda bir elimi ağzıma götürdüm ağlamamak için. Ne çok özlemiştim onu. Beni sevmesini, beni koruyuşunu ve bana abi oluşunu.
Aramızda yalnızca beş altı adım vardı. Özgür'ün yanında oturan çocukla gözgöze geldiğimde tutmakta zorlandığım yaşlar dökülmeye başlamıştı bile. Çocuk elini Özgür'ün omzuna koydu ve gözleriyle bulunduğum yeri işaret etti. Siktir! Ben... ben buna hazır değildim.
Özgür umursamazca bakışlarını çevirdiğinde beni görmesiyle gözleri şaşkınlıkla açıldı. Ağzını şaşkınlıktan birkaç kere açıp kapatmıştı. Ayağa kalktığında bir adım geri gittim. Bana öfkesini kusmasına hazır değildim. Gözyaşlarım gittikçe çoğalırken haraket etmeyi unutmuş gibiydim. Özgür tam önümde durduğunda hala inanamıyor gibiydi.
"G-gül?"
Titreyen sesini duyunca zor tuttuğum hıçkırığım ağzımdan kaçmıştı işte. Ben bana öfkesini kusmasını beklerken o beni kendisine çekmiş ve sıkı sıkı sarılmıştı. Gerçekten sarılmıştı. Bu anı bekliyormuşum gibi bende kollarımi boynuna doladım ve ağlamaya devam ettim.
Özgür benden ayrıldığında şaşkınlığı bir nebze olsun azalmıştı. Onun da gözleri benimki gibi dolu doluydu.
"Ne kadar korktum biliyor musun? Senden haber alamayınca ne kadar korktum. Senin için ne kadar endişelendik haberin var mı?"
Bunları Özgür bağırarak değil sitem ederek söylüyordu. Haklıydı. Bağırsa, çağırsa bile haklıydı. Ama bende haklıydım.
"Senin öldüğünü düşündük. Anlıyor musun Gül? Senin öldüğünü düşündük biz. Hiç birimize haber vermeden ortadan kayboldun. Hepimiz mahvolduk. "
Gözyaşlarım şiddetlenirken Özgür kolumdan tutmuş boş bir masaya oturtmuştu beni. Elimde sıkı sıkıya tuttuğum su şişemi açmış zor da olsa içirmişti bana. Biraz daha sakinleşmiştim.
Özgür hem endişe hem beklentiyle gözlerime bakıyordu. Ona bir açıklama yapmam gerekiyordu. Ona sonsuz güveniyordum ama bu anlattıklarımı asla Rüzgar'a söylememeliydi. Asla!
"Her şeyi anlatacağım. Her şeyi. Ama bana biraz zaman ver yalvarırım."
Özgür sakince başıyla onayladı beni. Bu durum onun içinde çok zordu. Bilmediği, öğrenmesi gereken çok şey vardı.
"O nasıl?" Utana sıkıla sorduğum soru ile Özgür gözlerini gözlerime çıkarmıştı. Alayla gülerek baktı yüzüme.
"Kusurma bakma ama çocuğun ağzına sıçmıştın. Sen gittikten sonraki bir yıl yoktu o. Ruh gibi gezdi ortalıkta. Ama şuan iyi sayılır. Daha iyi."
Başımı anlar şekilde salladım. Özgür'ün deyimiyle ağzına sıçmıştım ama bunu yapmak zorundaydım. Geçerli nedenlerim vardı. Zorundaydım.
Özgür'e onun nasıl olduğunu soracağım sırada ileriden yüksek bir ses duyuldu. Başımı çevirdiğimde ilk gördüğüm kırılan cam şişeydi. Bakışlarım yukarı tırmandığında onu gördüm. Rüzgar'ı...
Anam anaaammmmmmm geri döndüm laaaaaannnn
Ehehehehehe
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsin? [Yarı Texting]
Cerita PendekGül : kimsin sen yavşak? ¿: Asıl sen kimsin sen mesaj attın? Gül: Bak çocuk oynama benle! ¿: Psikopat mısın lan sen ne diyosun? Gül: Kitabımın arasına koyduğun post-it kağıdında senin numaran yazıyor ve altında da "Bul beni güzelim <3" yazıyor...