Harry
Sabah uyandığımda Lou'ye sarılmış olduğumu fark ettim.O sırt üstü yatıyordu ve başım göğsünün üstündeydi. Anın müthişliğini bozmamaya çalışarak derin bir nefes aldım ve kokusunu içime doldurdum. Hissettiğim tek şey saf mutluluktu.Ve bu anı ölümsüzleştirmek istedim.Louis'i uyandırmamaya çalışarak telefona uzandım ve resmimizi çektim.Ama son anda flash patladı ve Lou rahatsızca kıpırdandı.
"Uyurken resmimi mi çekiyorsun,sapık?"
Yeni uyandığı için sesi buğuluydu.Kıkırdadım.
Sonra burnuma Lou'nin kokusunu bastıracak bir koku geldi.Sosis! Bizim kızlar uyanmış mıydı acaba?
Yataktan kalktım ve üstüme düzgün bir şeyler giydim.Louis hala yatıyordu.Kapının kilidini açtım ve mutfağa yöneldim.Joe ve annem konuşmaya dalmışlardı.Beni fark etmemelerinden yararlanarak masaya hızlıca bir göz attım.Tanrım,kahvaltıda olması muhtemel her şeyi yapmışlardı.
"Hanımlar,yine döktürmüşsünüz bakıyorum."
Aynı anda kafalarını bana çevirdiler ve gülümsediler.
"Günaydın bebeğim."
Gittim ve ikisini de nazikçe öptüm.
"Hadi Lou'yi de çağır." dedi Joe.Göz kırptım ve odaya döndüm.
Louis hala uyuyordu.Yatağa yüz üstü uzanmıştı ve üstünde bir şey olmadığından sırt kasları ben buradayım! dercesine göze çarpıyordu.O an gözüme o kadar seksi ve masum gözüktü ki.Yavaşça yaklaştım poposunu sıktım.Anında uyandı.Yavaşça döndü ve yatakta oturur poziyona geçti.
"Napıyorsun,sapık?"
Güldüm ve yatakta karşısına oturdum."Annemler müthiş bir kahvaltı hazırlamış.Ben de seni uyandırmaya geldim." Sanki beraber kalmaya başladığımız ilk günlerdeki gibi utanıyordum,çünkü şu an kendinden çok emin gözüküyordu.Temkinlice dudaklarıma yaklaştı.
"Senin kadar müthiş mi,Harry?"
"Mmm." diye inledim.Dudaklarıma çok yakın konuşuyordu ve nefesini veriyordu.Ve bu beni sabırsızlandırıyordu.Sonunda dayanamadım ve dudaklarımızı birleştirdim.Dilini ağzımdan içeri iterken bile sabahın sakinliği vardı üzerinde.Elini belime koyup kucağına yerleştirdi.Üzerine oturduğum yerin şişkinliğini hissedince inledim.İkimizin de üzerinde yalnızca boxer vardı.Elini sırtımdan nazikçe aşağıya kaydırdı ve beni iyice kendine yasladı.Şuanda hiçbir şey umrumda değildi,yer ve zaman kavramı gitmişti sanki.Ta ki kapıdan annemin bize bakıp korkuyla "Çocuklar?" dediğini duyana kadar.Hemen Lou'nin kucağından indim ve yanına oturdum.Bize tiksinti ve dehşet karışımı duygularla bakıyordu.Oturduğum yere sindim,cidden korkmuştum.
"Nasıl yapabildiniz?" diye bağırdı.
Gözyaşlarımın yanağımı ıslattığını hissettim.Louis ağlamama dayanamazdı,kolunu hafifçe boynuma doladı ama şuanda yapabileceği en kötü şeydi.Annem hiddetle yanımıza geldi ve Louis'ye bağırdı.
"Çek o pis ellerini oğlumun üzerinden!"
Sesler üzerine Joe da odaya gelmişti.Harika.
Anne'in yüzünü gördü ve endişeyle bize baktı.
"Anne,ne oldu?"
"Oğlun oğlumun aklını karıştırmaya çalışıyor!Onları öpüşürken yakaladım!."
Joe donup kalmıştı.Sessizce mırıldandım.
"Lou'nin suçu yok.Onu kendi isteğimle öptüm."
Annem bana yine tiksintiyle baktı.
"Sen hala konuşuyor musun?Topla eşyalarını,gidiyoruz."
Ayağa kalktım ve annelerimizin karşısında durdum.Artık o küçük çocuklar değildik,bizi böyle azarlayamazdı.Lou de ayağ kalktı ve ellerimizi sıkıca birleştirdik.
"Anne ve Joe.Bunu size uzun zamandır söylemek istiyorduk.Böyle öğrenmenizi istemezdik." Joe ağlamaya başladı. "Üzgünüm,biz birbirimizi seviyoruz."
Annem iyice çıldımıştı.Salona doğru gitti ve henüz tam dağıtmadığı bavulunu topladı.Yüzüme baktığında gözlerinden alev saçtığını gördüm.Ağlamam biraz daha şiddetlendi.
"Şimdi Harold Styles,ya benimle gelirsin.Ya da bu kapıdan dışarı çıktıktan sonra beni bir daha asla göremezsin."
"Seninle gelmeyeceğim." sesim fısıltı şeklinde çıkıyordu.
"O zaman bu beni son görüşün olacak." annem de ağlamaya başlamıştı.Şuan odadaki herkes ağlıyordu.Lou tam yanımda olmasına rağmen iç çekişlerinden ağladığını anlamıştım.
Joe da hiçbir şey söylemeden eşyalarını toplamaya başlamıştı.Louis elimi bıraktı ve annesinin eline yapıştı.
"Anne sen de mi gideceksin? Lanet olsun bizi anlamayı denediniz mi hiç?"
"Üzgünüm çocuklar,bu çok ani oldu.Biraz üstünde düşünmem gerek.Burada kalamam." Eliyle yüzünü kapattı ve evden çıktı.Annem de onu takip ediyordu.
Ve gitmişlerdi.Böylece yapayalnız kalmıştık.İkimizin de hayatta en değer verdiği iki kadın,annelerimiz,bizi bırakmışlardı.
Louis
Kapıyı çarpıp gittiklerinde,henüz gerçeği tam icra edememiştim.Gidemezlerdi öyle değil mi? Bizi bırakamazlardı.Ne olursa olsun biz onların çocuklarıydık.
Harry kapıya sırtını dayadı ve daha şiddetli ağlamaya başladı.Bu onu yere düşürmüştü.Ben de yerde karşısına oturdum ve ağlamasına eşlik ettim.Ellerini boynuma doladığında bana ihtiyacı olduğunu hissetmiştim.Onu tıpkı küçük bir çocuk gibi yerden kaldırıp kucağima aldım ve odamıza taşıdım.Yatağa oturup sırtımı duvara yasladığımda,Harry artık kucağımdaydı.Bana daha sıkı sarıldı.Onu kendime yasladım ve başını göğsüme yasladım.Gözyaşlarım o kıvırcık saçları arasında yok olup gidiyordu.Saatlerce ağladık ve ağladık.Artık hıçkırıkları iç çekmelere dönüşürken fısıldadı;
"Her şeyi batırdık,değil mi?"
"Her şeyi batırdık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love is Love (Larry Smut)
Fanfic"Seni sonsuza dek öpebilirim,Styles." *2.KİTAP YAYIMDA