MAKTUL MU ?

66 9 24
                                    

Sabah uyandığımda Sezai'nin "bir gün hayatının gerçeklerine bakıp, kabuslarını mumla arar hale geleceksin" lafı hala kulaklarımda yankı yapmaya devam ediyordu. Bu adamın söylediği sözlere itimat etmeli miydim? Yoksa duymamazlıktan gelip sözlerini yabana mı atmalıydım? Neden bu adamın sözlerine bakacaktım ki? Benim gözümde insanlarla dövüşen, mağara adamının tekiydi. Kimdi ki bu adam? Sahi kimdi bu adam? Sezai Sağlam olduğunu iddia ediyordu.

Hemen telefonumu çıkartıp internete Sezai Sağlam yazdım. Kitapları ulusal çapta ödüller almış, Türkiye'de ve hatta dünyada büyük bir ilgiyle okunmuş tecrübeli bir yazardı. Bir kitap sitesine girip kitapları hakkında yorum yapan insanların yorumlarını okudum. Birisi "Bütün dünya görüşümü değiştirdi. Gerçektende yüzyılın efsanevi yazarı Sezai Sağlam'dır" diyordu.

Çok etkileyici kelamlar, aşırı afili övgüler vardı bu yorumlarda. Bazıları ise kitaplardan kısa iktibaslar yaparak okuyacak bir kitap arayanlara, bir ön gösterim dahi yapmıştı.

"Kime göre, neye göre cahilim söyle bana? Sıradan bir insan tamir ustasının bildiği şeyleri bilmediği için tamir ustasına göre cahildir. Bir tamir ustasıda bir öğretmenin bildiği şeyleri bilmediği için cahil olur. Sen kime göre cahil olduğuna değil de, neyde usta olduğuna bak. Bir insan, bir insanı sorduğu bir soruyu bilmediği için bile cahil diye yaftalayabilir. Önemli olan benim kendimi ne diye yaftaladığımdır." diye alıntı yapmıştı Sezai Sağlam'ın kitabından yunus emre adında, fotoğrafında gördüğüm kadarıyla oldukça yakışıklı bir genç. Benim rast geldiğim bu mecnun kılıklı adam kesinlikle bu yorumlarda bahsedilen kişi olamazdı. Bu denli insanların gözdesi, sevgilisi olan bir yazar; insanlıktan bu denli ırak, insanların bu denli tiksineceği bir karakter olamazdı, olmamalıydı. Emin olmak için fotoğraflarına bakmam gerekiyordu. İnternette pek fotoğrafı olduğu söylenemezdi. Fotoğraftaki adam; yüzü tıraşlı, saçları düzgün taranmış tam bir İstanbul beyefendisiydi. Bu saçı sakalı birbirine girmiş, medeniyet yoksunu adamla hiç ilgisi yoktu lakin yağmur ormanlarının muazzam yeşilliğinin, bir çift göze sıkıştırılmış hali gerçekleri gözlerime bir tokat gibi yapıştırdı.

İyide, dünya çapında kitaplarına alıcı bulabilen ünlü bir yazar oldukça çok para kazanıyor olmalıydı. Peki bu adamın bu ihtiyar apartmanda ne işi vardı?

Galiba suallerimin yanıtı henüz bulunmamaktaydı...

Kendi kendime sorular hazırlamayı bırakıp, kendime bir kahve hazırlamak için yataktan, bedenimi esnetip kollarımı iki yana olabildiğince açarak kalktım. Yüzümü yıkadıktan sonra doğallığımı seven bir kadın olarak hiç makyaj yapmadım. Makyaj yapmayı saçma buluyordum. Neden insanlar gerçek yüzlerini fondötenle kapatmayı bir marifet olarak biliyorlardı ki?

Güzelde olsa, çirkinde olsa bu çehre bana aitti. Yüzüme bir sürü boya, tonla kimyasal dökerek onu kimseden gizleyecek değildim. Ben buydum. Kadınların; diğer insanlar tarafından ilgi görmek amacıyla döktükleri onca boya, kendisini gören insanları ve kendi benliklerini kandırmaktan başka bir işe yaramıyordu bence. Mesela bir insanın kellik sorunu varsa onu peruk örtüp insanların onu olduğu gibi görmesini engellemek ne kadar doğruydu? Yüzümüzü, saçımızı... Bize bahşedilmiş bize özel olan şeyleri; yani değiştiremeyeceklerimizi örtmek yerine bunları oldukları gibi kabullenmek ve değiştirebileceğimiz şeyleri değiştirip, kendimizi geliştirmeye çabalamak gerçekleri örtüp kendimizi yanıltmaktan yeğdir.

Mutfağa geçip cezveye yeteri kadar su koyduktan sonra içine bir şeker kaşığı kahve atarak kısık ateşte kaynamasını beklemeye başladım.

Sade kahvemi hazırlayıp fincana kondurmuştum ki kapı zilinin çirkin sesi evin içine yığıldı. Saat daha sabahın yedisiydi. Büşra'nın bu denli erken gelebileceğini hiç düşünmemiştim. Hızla kapıyı açmaya doğru gittim. Evet, yanılmamıştım bu gelen; omuzlarına dökülen siyah saçları, güneş misali parıldayan kara gözleri, her daim gülücükler saçıp şu an esmer yüzüyle karşımda duran sempatik kişi benim biricik dostum Büşra'ydı. Yüzünde, gözlerimi güldüren nadide bir tebessümle içeriye girdi.

SABAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin