Peri'den
Ben Peri. Sevilmeyen. Bunu kimseye fark ettirmeyen. Hiçbir zaman sevilmeyecek olan. Ukala, dik başlı Peri. Beni uzaktan tanıyan her kim olursa olsun başımın nerede eğildiğini görse inanamaz. Evimde. Kırgın ve kırık Peri, hep içeride.
Evimin dışında, ilk kez savunmasız kaldığımı hissederken karşımda duran kişi Ateş'ti. Yanımdaki yerini bulması ise birkaç saniyesini aldı. Endişeyle bana bakarken yerde yanmaya devam eden zarf yerine bendeydi tüm dikkati.
Okul dolabımda bulduğum mühürlü zarftan beri savunmasız düşmüştüm. Aklımdan neler geçtiğini sorgulamadan tüm eşyalarımı sıramdan toplayıp sınıftan çıkarken hissettiğim tek şey kocaman bir boşluktu. Kimsenin dikkati üzerimde değildi, bir zamanlar arkadaş dediğim herkes kendi halindeydi. Ateş ise gözüme çarpmamıştı bile. Okulu kırdığını varsaymıştı zihnim. Onu düşünecek durumda da değildim zaten.
Yanıma yaklaştığını bana seslenmeden fark etmeyişim ise tek bir nedene bağlıydı. Yeşil çimlerin üzerinde kirli kalıntılarını bırakan bir zarf. Sırrım o zarfla yok olmamıştı, tam tersine yanan gözlerimden akan yaşlar Ateş'e yakalanmanın verdiği çaresizlikle daha çok dökülmeye başlamışlardı. Sırrımı göz yaşlarım ilan etmişti.
Göğsümden tüm bedenimi tesir eden bir sızı geçerken Ateş, temkinli bir şekilde adımlarını bana doğrulttu. Gözlerimi bana seslendiğinden beri ondan ayırmıyordum, o da tutuşan zarftan bakışlarını kopardığı andan beri benim gözlerime kilitlenmişti.
"Kitapçıya gidelim mi?"
Sorduğu soru, onun bana sormasını beklediğim son sorulardan biri bile olamazdı. Gözyaşlarımın yıkıcılığı arasında, mavi mi yeşil mi çözemediğim gözlerine bakarken kaşlarım istemsizce çatılmıştı.
"Ne?"
"Sessiz bir yerde olmak istiyorsun belli ama okul içerisinde derste olmadığımız öğrenilirse..."
Sözünü kesmekten çekinmeden bir sırrımı ona ifşa ettim.
"Sessizlikten korkuyorum ben. Sevmiyorum."
Bulunduğum itirafın ağırlığı ile bakışlarımı ondan çektim. Hayır diyebilirdim, istemiyorum deyip önerisini kestirip atabilirdim; yapmamıştım. Yüzümdeki ıslaklıktan sıkıldığımı hissedince elimin tersiyle yaş kalıntılarını kurulamaya çalıştım.
"Saçma sapan bir kâğıdı yakacaksın diye okulu da yakma," diyen Ateş'in ayağının yerde çıkardığı sesi duyarken ona arkamı dönmüştüm. Okulun bahçesine açılan alçak duvardan güç almaya çalıştım. Bunu başaramayınca geri dönüp bedenimi duvara yasladım. Ateş benim aksime zıplayıp duvarın üzerine oturdu. Normalde de benden çok uzun olmadığından aramıza çok bir uzaklık yerleşmemişti.
"Kitap okumayı seven insanlar genellikle sessizliği ve yalnızlığı sevmezler mi?"
Ben onlardan biri değildim. Hiçbir insan bir genellemeye sığamazdı. Herkes bir genellemeye dâhil de edilse illa ki diğerlerinden bir farkı olurdu. Düşüncelerimin yükünü arttırdığını hissettiğim an Ateş'e baktım. Bakışları önünde, korudaki ağaçlarda geziyordu.
Ateşle olmam, yalnız kalmamdan iyiydi.
Derin ve sessiz bir nefes alıp herkesin beni bildiği halime dönmeye çabaladım. Ne maskemi ne zırhımı indirecek cesaretim vardı, buna hakkım da yoktu.
"Aklına hiç gelmedi mi? Çok kitap okuyan insanlar belki de kendi düşüncelerinin ürkütücü sessizliğinden korkuyorlardır. O yüzden başkalarının anlattığı hikâyelere, başkalarının umut vadeden hayatlarını okumaya mecburdurlar. Zihinlerini başka hayatların gürültüsüyle doldurmaya, hayali de olsa..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZARF (2022 Wattys Kazananı)
Teen Fiction✨2022 Wattys Genç Yetişkin Kazananı✨ Beş yakın eski arkadaş. İçlerinden biri, okula geri dönünce ortaya dökülen sırlarla dolu zarflar. Günün sonunda kimler sırlarının altında ezilecek, kimler o sırrı sırtlayıp etkisiz hale getirecek? Bu mücadeleden...