Bölüm 13: Oyunlar ve Bozanlar

337 26 22
                                    

Oflaz'dan

Tehdit edenleri sevmezdim. Ben de birçok sırrın sahibi olmaksızın birçok sırra yoldaşlık yapıyordum. Annemin, babamın, ağabeyimin... Ve hatta Çilde'nin de...

Bir anda hayatımıza giren zarf saçmalığı partiden sonra son bulmuştu. Her ne kadar devam edeceğini söylese de haftalardır hiçbir şey olmuyordu. Herkes rahatlamış görünse de biz her olasılığa karşı okulda bir araya gelmiyorduk. Çilde ile ben. Ateş ile Lara. Ateş ile Peri.

Beş kişi hiçbir şekilde aynı anda bir araya gelmiyordu. Benim özellikle yan yana gelmediğim bir kişi de vardı; Lara. Bana beslediği duygulardan haberdar olduktan sonra onunla eskisi gibi olamazdım. Hisleri yokmuş gibi davrandım. Tıpkı zarflarda olduğu gibi. 

Hayatımda odaklanmam gereken başka şeyler vardı: Çilde gibi, yüzme gibi. Sırlarımız hakkında düşünmeyecektim. Bu hayatta kimin sırrı olmazdı ki? Zarflar kendine yararı olmayan bir eziğin boş çabasından başka bir şey değildi. 

Spor akademisinin açılış müsabakası yaklaşıyorken başka konularda kafa yormamam lazımdı. Bu müsabaka, her yılın sonbaharında önümüzdeki dönem için okula girecek öğrencileri belirlemek adına ilk adımdı. Akademi, birkaç haftadır belirlenen okullara ziyarette bulunuyordu. Bu her ne kadar ziyaret olarak adlandırılsa da yıllar içinde müsabaka adını almış ve etkili adayların kendilerini gösterebileceği bir yarışma haline gelmişti. 

Sıra, Ertuğ Koleji'ndeydi. Yüzmeye belli bir ara versem dahi son haftalarda antrenmanlarıma konsantre olarak aradaki açığı kapatmaya çalışmıştım. Sonuçlarını ise bugün herkesle beraber öğrenecektim. 

Yeterli miydim, değil miydim?

Yüzücü şortumu giydikten sonra aynada saçlarımı düzelttim. Bonemi takıp dolabımdan gözlüğümü aldıktan sonra soyunma odasından ayrıldım. Bizim okuldan benimle birlikte yarışacak iki kişi daha vardı. Onlar benden önce çıkmışlardı. Beyaz ışıklarla aydınlatılan uzun koridorda yürürken her bir adımda nefesimin titrekleştiğini hissettim. Nihayet yüzme salonuna bağlanan kapıya ulaştığımda ummadığım bir şey oldu. Sertçe sarstığım soğuk kulp kapıyı açmıyordu. Kapı kilitliydi. 

"Kahretsin."

Evet, bu kapı yüzme salonuna bağlanıyordu fakat arada basketbol sahası vardı. Muhtemelen izleyiciler binanın merkezi olan ters taraftan salona giriş yapacaklardı. Sorun yok, diye düşünürken aklımda dolabımda bıraktığım telefon vardı. Kilitlediğim dolabın anahtarını bir aralık bulup oraya saklamıştım. Dolabımda ipsiz sapsız birinin koyduğu notları bulmak istemiyordum. Bizim okulda hırsızlık olmasa dahi artık tüm dolaplarımı kilitliyordum.

Anahtarın plastik tarafından tutup kilidin içinde döndürdüm. Dolabımda pek bir şey bırakmamıştım. Çıkardığım giysilerim, havlum ve telefonum. Giysiler de havlu da bıraktığım gibi duruyordu. Telefonum yoktu. En üstteki boş rafa koyduğumdan emin olsam da giysi ve havluların olduğu alt rafı da karıştırmaya başladım. 

Kumaş parçalarını başka tarafa doğru her çekiştirmemde kalbimin atışı kulaklarımı patlatırcasına bir kuvvete kavuşuyordu. Telefonumun burada olmadığını idrak edince kendime hakim olamadım. Dolaba yumruğumla sertçe bir darbe savuşturdum. Dolaba çarpan kuvvetin sesi, boş sayılabilecek kadar az eşyaya sahip olan odada yankılandı. 

Telefonumu kim almıştı? Odadan ayrılmadan önce buraya bıraktığımdan adım kadar emindim. Zihnime üşüşen şeyle hızlıca çıkıp odanın kapısının önünde durdum. Sağ tarafta kilitli kapı vardı. Koridorun diğer ucundan başka bir çıkış yoktu. Eğer kapı önceden kilitlendiyse -içerden veya dışarıdan fark etmez- telefonumu alan kişi hala buralarda olmalıydı. Koridorun karanlık tarafına doğru yürümeye başladım. Her adımımda otomatik sensörler beni algılayıp önümü aydınlatıyordu.

ZARF (2022 Wattys Kazananı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin