Bölüm 10: İşgüzarlar ve Yalanlar

393 32 22
                                    

Lara'dan

Dışarıdan olaysız görünen partinin tam aksine olduğunu bilen sadece bizdik. Peri'nin peşinden Ateş'in de odadan ayrılmasının ardından oturduğum koltuktan kalktım. Hiç işim yokmuş gibi Oflaz ve Çilde'nin sarmaş dolaş hallerini izleyecek değildim. Tam kapıdan çıkacaktım ki Çilde'nin bana seslendiğini duydum.

"Dağılıyor muyuz?" Ona dönüp omuz silkerken onun gözleri bende, Oflazınki ise ondaydı. Arkası bana dönüktü, dünyası Çilde'den ibaretmiş gibi bakışları sadece ondaydı.

"Çoktan dağılmadık mı?" derken sesimin kırılmamasına dikkat ettim.

Ben çoktan dağılmıştım. Oflaz ile dudak dudağa geldiğimiz an dağılmıştım ve beni toparlayan olmamıştı. Çilde gibi sevilesi biri olmadığımı bir kez daha anlamıştım bu gece. 

"Bizim yukarı çıkıp partide görünmemiz gerek," dediğini duydum Oflaz'ın Çilde'ye.

Kendime bir cevap aramadan, onları baş başa bırakarak Ateş'in odasından çıktım.

Tüm bu olanlardan sonra yapmak istediğim tek şey, yatağıma uzanıp tüm dünyayı unutmaktı. Kendimi, ve hatta ailemi bile. Ne sırları ne de zarfları düşünecek durumda değildim. Evet, endişelerim vardı. Belki de beşimizin arasında en endişeli bendim. Yine de kendimi bu eziyetten bir gece de olsa uzak tutmak istiyordum, dünya yansa umurumda olmasın istiyordum. Bu mümkün müydü?

Zihnimdeki düşüncelere dalmış, yürüdüğüm uzun koridorun sonuna gelirken kolumdan çekilip bir duvara yaslandığımı hissettim. Dudaklarımın arasından çoktan bir nida kaçmıştı.

"Şşşt, benim." 

Kapattığımın farkında olmadığım gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Kalbimde ürkek bir çırpınış duysam da bunu karşımdaki kişiye belli etmekten kaçındım.

"Emir..." 

Aynı hataya düşmeyeceksin, diye söylendim kendime.  Bu pisliğe taviz vermeyeceksin. 

İç sesim benden cesur görünüyordu.

"Otele, Can'ın kodamanları yüzünden zor girdim. Seymen Ateşoğlu'nun oğlu olmama rağmen!"

Yüzü bana çok yakındı, bedeni çok yakındı. Bir kafesin kapısından içeri itilmek üzere olduğumu hissettim. İçimde kopan korkunun aksine soğukkanlı bir ifade yerleştirip konuşmaya başladım. 

"Can ya da Ateş seni görmeden buradan gitsen iyi edersin."  Ona, ondan korkmadığımı ve hiçbir zaman korkmayacağımı göstermeliydim. Bazen sözlerin davranışlarla desteklenmesi gerekiyordu.

Benden biraz olsun uzaklaşırken duvara dayanan belimi rahatlatmaya çalıştım. Bedenim ister istemez kasılmıştı. Çok geçmeden kısık ve alaycı bir gülüş çıktı ağzından. Saniyeler ilerledikçe Emir'den herhangi bir cevap alamayınca huzursuzluk beni adım adım ele geçirdi . Emir ile ayrıldığımdan beri büyüyen bir iç huzursuzluktu bu.

Emir'in sessizliği, asabi gülüşleri beni hep korkuturdu. Emir, beni her zaman korkuturdu. Sırrımı öğrendiğinden beri. 

"Bu sefer seni ben de kurtaramam ellerinden." Beni duvara yaslayıp hareket alanımı kısıtladığı koluna olabildiğince şiddetli vurmaya çalıştım. Soluk almaya ihtiyacım vardı, onunlayken boğazıma batan iğnelerden dolayı nefes alamıyordum. Eğer ondan biraz olsun uzaklaşmazsam kendimi kaybedebilirdim.

Hareketimle şaşkına uğradığı belliydi. Ondan uzaklaşıp geri geri giderken kendimi durdurdum. Korktuğumu ona belli etmemeliydim.

"Onları durdurabileceğini mi sanıyorsun? Peki, beni? Beni nasıl durduracaksın Lara? Sırrını bilen tek kişi benken, yanında olması gereken kişi sadece benken..."

ZARF (2022 Wattys Kazananı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin