Bölüm 12: Zavallılar ve Kuşlar

322 31 0
                                    

Peri'den

10.sınıf ilk dönem sonları

Ateş ile eskiden yabancı değildik. Eskiden birbirimizi gördüğümüz her gün, gözlerimizin birbirine değdiği her an ve birbirimize sarf ettiğimiz her heceyle o çizgiyi aşıyorduk. Ardımıza bakmıyorduk. Etrafımıza değil, aile ilişkilerimize değil sadece birbirimize baktığımız çok kısa bir süreç vardı geçmişimizde.

Ateş'in her söylediğine gülümsediğim bir zaman vardı. Sonra o gülüşlerimin yerini surat asıklığı aldı. Sadece ona değil, herkese mesafeliydim artık. Benim benden başka kimsem yoktu. Olmayacaktı da. Karamsar değil, gerçekçiydim bu konuda. Hayal kurmayı değil, gerçekleri unutmamayı öğreten bir aileye sahiptim.

Beş kişilik arkadaş grubumuz tüm sorunlarımızdan kaçışımızdı. Kulak tıkamak istediğimiz hüzünlere karşı beraber oluşturduğumuz bir kalkandı. Birbirimizin mutluluklarına, kırılganlıklarına, hırslarına şahit oluyorduk. Yine de günün sonunda hepimiz tek başımıza kalıyorduk.

Ateş'in bana karşı tutumunun değiştiğini fark ettiğim gün, sonumuza yaklaştığımızdan habersiz bir şekilde edebiyat dersimizi dinliyorduk.

"Her grup, tarihe konu olmuş aşk hikâyelerinden birini araştırıp sınıfta sunmakla görevli. Gruplar dört veya beş kişilik olabilir."

Sınıftan yükselen mızmızlanmaları yok sayan edebiyat öğretmenimiz bir el hareketiyle sessizliği tekrar sağladı. Çilde ve Lara ile sırayla bakıştık. Bizim grup şimdiden belliydi. Ateş ile Oflaz edebiyata pek ilgili görünmüyorlardı. Ateş defterine bir şeyler karalıyordu, Oflaz ise başını sırasına gömmüş uyuyordu. Dikkatimi tekrar derse verdim.

"Belki bu ödev edebiyata olan bakış açınızı değiştirir. Edebiyat bir zorunluluk değildir arkadaşlar, edebiyat ruhun yaşamak için duyduğu bir kaynaktır. İnsanın yaşamak için aşkı deneyimleyebilmesi gibi. Bir kişiye olan aşkla sınırlandırmıyorum bu durumu. Yoğun bir sevgi beslediğimiz her şey, bahsettiğim aşk tanımına girebilir. Belki bir ağaç, belki bir bulut, bir tablo, bir şiir. Yaşamak eyleminin ta kendisi de sevgiyle bağlantılıdır. Ne kadar severseniz o kadar yaşama isteği ile dolarsınız. Çünkü yaşamı güçlendiren şey sevmektir."

Eskisinden daha güçlü müydük? Üzerimde hissettiğim bakışları takip edince Ateş'in gözlerinin üstüme olduğunu gördüm. Kalbimde uçuşan kelebekler, ona gülümsememi söylediler. Ateş'ten gülümsememe bir karşılık beklemiştim. Kafasını çevirmişti usulca. O an kalbimin bir ucu buzlanmıştı. Kelebekler, bir güne mahkûmdular ve dondular. Bu bizim için sadece ufak bir başlangıçtı.

Günümüz

Duyduğum seslere rağmen korkmadan kalemimi oynatmaya devam ettim. Dünyadaki gürültü, içimdeki isyanı bastırabilecek bir güçte değildi. Bundan sonra kalemimi kimseden saklayacak değildim. Sustuğum yeterdi.

Ateş'e değil; kendime, yaşadıklarıma kızgındım. Yaşamak zorunda kaldıklarıma.

O kâğıdı tesadüfen görmem belki de ayrı yollarda yürümemiz gerektiğinin bir işaretiydi. Sakladığım o kadar şey varken çizgilerimin özgür kalması, ruhumu teselli edebilecek yegâne şeydi.

Ateş'in büyük bir sırrı vardı, onu tehdit eden bir sır. Benim de mecbur bırakıldığım bir sır vardı? Acaba Ateş'inki de böyle bir sır mıydı? Kendi mi yaratmıştı, mecbur mu bırakılmıştı? Ben tehdit edilmeye alışkındım. Hayatım bir tehdit çemberinin içinde dönerek geçiyordu. Peki, ya diğerleri? Hepimizin mecbur bırakıldığı birtakım şeyler olduğu belli olsa dahi hiçbirini öğrenmeye niyetli değildim. Düşüncelerimi bastırmaya, zihnimin derinliklerine gömmeye çalıştım. Derin bir nefes alırken çizim kâğıdıma odaklanmaya çalıştım.

ZARF (2022 Wattys Kazananı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin