40.Bölüm

834 93 26
                                    

Veee beklenen bölüm 😋

Veee beklenen bölüm 😋

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jungkook

Ellerim her zamanki alışkanlıkları olarak saçlarımdaki yerini almışken sıkıntı dolu bir nefes aldım. En başında bu işi kabul ederken sonunun böyle olacağını bilmiyordum. Hoş o zamanki ben sonucun böyle olacağını bilse yine de doğru olanı mı yapardı ondan de emin değildim ya.

"Profesör Jeon..." nefes nefese kalmış bir şekilde odama giren yardımcım ile -sanırım asıl işi asistanlık veya o tarz bir şeydi.- yorgun bakışlarımı ona çıkardım. Yüz ifadesi açıkça bir sorun olduğunu belli etse de emin olmak adına "Bir sorun mu var?" diye sordum. Tek umudum bana her şeyin yolunda olduğunu söylemesiydi ancak hayır, kader bizim için çok daha önceden yazılmıştı ve kimse bunu değiştirecek güce sahip değildi.

"Bayan Lee'nin durumu ağırlaşmış." Duyduğum isimle birlikte oturduğum yerden kalkarak önlüğüme uzandım. Bu bir nevi alışkanlık olmuştu yoksa böylesine bir durumda önlük düşünmek olacak iş değildi.

"Durumu hakkında başka bir şey söylediler mi?" başını iki yana sallamış, öğrendiği kadarını anlatarak arkamdan koşturuyordu. Asansörün büyük, metal kapısına yaklaştığımızda üst katlarda olduğunu belirten ibarelerle onu es geçerek birkaç adım ilerimizde kalan merdivenlere yöneldim. Birkaç katı koşarak çıkmanın zararı olmazdı.

"Odama kimseyi alma." Ve onu ardımda bırakarak olabildiğince hızla koşmaya başladım. Her basamakta nefesim daha çok kesilirken bacaklarımda kalan son güçle daha da hızlandım. Her ne kadar kabullenmek istemesem de Jieun'un çok fazla vakti kalmamıştı ve ben artık bir şeyler için geç kalmak istemiyordum.

Nefes nefese kalmış bir şekilde merdivenlerin sonuna ulaştığımda kalan son gücümle tanıdık odaya doğru ilerledim. Henüz olanları yeni öğrenmişken onu kaybedemezdim. Bu saatten sonra ona verilecek ilaçların bir işe yaramayacağını biliyordum ancak, en azından ona bir özür borçluyduk ve kalbimdeki tüm hislerden önce ondan özür dileyebilmeyi diliyordum.

Ciğerlerimdeki acı biraz daha harlanmışken kapı eşliğinde durdum ve dizlerime yasladığım ellerimden güç alarak soluklandım. Şimdi biraz daha iyiydim.
"Profesör..." duyduğum yabancı sesle birlikte başımı kaldırmış, korkuyla gözlerini kaçıran asistana bakıyordum. Bakışlarına yansıyan korkuyla onun da en başından beri bu işin içerisinde olduğunu anlamıştım.

"Çekil." Diyerek sinirle solumuş ve omzunda sertçe iterek içeriye girmiştim. Jieun yaklaşık bir metre kadar ilerimde hasta yatağında yatarken odayı dolduran uğursuz sese lanet ettim. Kalbi durmuştu ancak kimse onu yaşatmak için çabalamıyordu.

"Jungkook" pişmanlıkla dolu sesi umursamadan onu da iterek jieun'a ilerledim. Bildiğim, onu kurtarabilecek tüm bilgilerim işe yaramaz birer eylemden öteye geçemezken omzumun üstünden arkamda kalan NamJoon hyung'a baktım. Ne yapmış olursa olsun yine elimde kalan tek umut yine oydu.

Apotelesma メ Jeongguk  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin