|Süt?
Jeongguk
Yıldızlı bir gecede ya da ansızın karşılaştığın bir gün batımında... Âşık olduğunda bunların hiçbir anlamı kalmazdı ama ortada bir gerçek vardı ki ben aşka inanmazdım.
Onlarca yıldızın göğü kapladığı gecede o pencereden dışarıyı izlerken ben yıldızları izleyen, onu izliyordum. Onu izlerken değişen kalbimdeki hissi inkâr etmiyordum ama bunun aşk olmadığının da farkındaydım. Ben sadece ona çekiliyordum hem de nedenini bilmediğim ve beni korkutan bir şekilde.
...
Göz kapaklarım açılmamakta direnirken onlara eşlik eden kas ağrılarım işleri daha zor bir hale sokuyordu. Henüz uyanmaya hazır değilken odada yankılanan telefonumun sesiyle bıkkın bir nefes aldım ve zorlanarak yatakta doğruldum. Bakışlarım duvarda asılı olan saate takılı kalırken telefonum ısrarla çalmaya devam ediyordu. Gözlerimi zar zor açık tutabiliyorken ellerimden birisi dağınık olan saçlarım arasına karıştı ve kendisine ait bir yol buldu. Boşta kalan diğer elimse telefonumu kavradığım gibi açılmasını sağladı. Kimin aradığına bile bakma gereği duymamıştım.
"Ne var?" Sesim bedenimde dolaşan uykunun sersemliği ve erkenden uyandırılmamın huysuzluğu ile sert bir şekilde çıkarken karşı taraftan gelen kıkırdama sesi ile kaşlarımı olabilirmiş gibi iyice çattım ve söyleyeceklerini beklemeye başladım.
"Yine çok kibarsın." Mutluluğu karşısında göz devirme ihtiyacıyla dolarken umursamamaya çalışmak oldukça zordu.
"Neden aradın?" Sesim beklediğimden çok daha sakin bir tonda çıkarken bundan yüz bulmamasını diliyordum çünkü bildiğim tek şey ona ne kadar sert davranırsam davranayım bir türlü vazgeçmiyordu.
"Sesini duymak istedim." Dudaklarım arasından firar eden histerik bir kahkahaya engel olamazken ardından sinirle soludum. "Artık duyduğuna göre tekrar arama." Telefonu kulağımdan çekerken karşı taraftan yükselen ağlamaklı sesle bir süre bekledim. Bu davranışlarına neden katlandığımın farkındaydı ve bunu kullanmaktan asla çekinmiyordu.
"Bana neden sürekli kötü davranıyorsun?" Biraz olsun sinirlerimi yatıştırabilmek için derin bir soluk aldım ama ne yaparsam yapayım ona karşı yumuşayamıyordum.
"MinSeol yeter artık."
"Kook lütfen..." Yalvarır bir tonda çıkan sesi ondan daha çok iğrenmeme neden olurken tekrar konuşmasına fırsat vermeden aramayı sonlandırdım ve telefonu odanın bir köşesine attım. Tüm uykum bir anda kaçmış yerini bedenimi esir alan saf bir öfke ele geçirmişti. Bu kıza kesinlikle katlanamıyordum ve o bunu umursamayacak kadar yüzsüzdü.
Üzerimdeki örtüyü hızla kenara fırlattıktan sonra hırsla yataktan kalktım ve gardırobuma doğru ilerledim. Henüz gardırobun kapağını yeni açmışken odamda olmadığımı anımsayarak geri kapattım ve bulunduğum odanın çıkışına doğru ilerlemeye başladım. Sessiz koridorda ilerlerken hyungun hala uyuyor oluşundan yararlanarak rahat bir nefes aldım ve odamın kapısını hafifçe tıklattım. İçeriden beklediğim onay gelmeyince ağır hareketlerle kapıyı araladım ve kafamı içeriye doğru uzattım. Yatağımda oturmuş öylece etrafı izleyen bedeni gördüğümde şaşkınca olduğum yerde kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Apotelesma メ Jeongguk ✓
Fanfic"Beni öyle çok sev ki içimde ona ait tek bir his bile kalmasın." Ve duyamayacağını bilsem de içimden devam ettim. 'Tamamen, tüm benliğimle sana ait olayım.' 🥛 #5 jk #20 jeonjungkook #34 bilimkurgu