|Renkler ve Hisler
Jeongguk
Birbirine karışmış dudaklarımızı ayırdığımda bir süre sadece derince soluklandık. Göğsüme çarpan göğsü ve orada hissettiğim kalp atışları huzurla gülümsememe neden olmuştu.
"Güzelim" dedim. Sesim az önce yaşananların etkisiyle kesik kesik ve derinden geliyordu. "Seninle nasıl baş edeceğim ben." Kaşlarını çattı ve kafasını biraz geriye çekerek yüzümü inceledi. Ne demek istediğimi anlamamış olmalıydı.
"Ne yaptım ki?" aramızda açtığı mesafeyi hızla kapatarak dudaklarından kısa bir öpücük çaldım. "Sana doyamıyorum." Sonra tekrar dudaklarımızı birleştirdik. Onu kesinlikle bırakamıyordum. Hoş bırakmak istediğim de söylenemezdi ya.
"Jeongguk" derin solukları arasından adımı fısıldarken hafif geri çekilip ona biraz alan tanıdım ancak aramızda esen rüzgâr bundan pişman olmama neden olmuştu. Bedenim soğukla birlikte titredi ve ben bir kez daha düşünmeden tekrar ona sokuldum. Şimdi başım göğsüne yaslanmış, kollarım belini sıkıca sarmalıyorken kalp atışlarını dinliyordum. Hızlıydılar ve bunun nedeni olduğumu bilmek daha çok gülümsememi sağladı.
"Jeongguk" adım tekrar o küçük dudakları arasından firar ederken belindeki kollarımı biraz daha sıkılaştırdım ve mırıldandım. Sonsuza kadar burada kalabilirdim.
"Kalbim neden bu kadar hızlı atıyor?" başımı yasladığım göğsünden istemeyerek de olsa kaldırdım ve gülümseyerek onu izlemeye başladım.
Neden bunca zaman kendimi ondan uzak tutmaya çalışmıştım?
Batmaya başlayan güneş havayı kızıl ve morun hâkim olduğu bir tablo gibi renklere boyamıştı. Belki sıradan renkler olabilirlerdi ama o kadar canlı ve uyumluydular ki gözlerinizi alamıyordunuz. Ama benim manzaram çok daha farklı, çok daha güzeldi.
"Çünkü" dedim, usulca kendi manzaramı izlerken. Göğü kaplayan kızıllık dudaklarını daha kırmızı bir renge bürürken onları bir kez daha öpmek istemiştim. "Benim kalbim de hızlı atıyor." Gözlerini birkaç kez art arda kırptı. 'Masum' diye düşünmeden edemedim. Yüzünü mora boyayan ışınlara rağmen o hala benim tatlı, masum kedimdi.
"Senin kalbinde mi hızlı atıyor?" başımla onu onayladım ve omuzlarımdaki ellerinden birisinin bileklerini kavradım. "Hissediyor musun?" dedim. Elim elinin üzerinde onunki ise hemen göğsümde, kalbime yaslanmıştı. "Çok hızlı." Başını hızlı hızlı aşağı yukarı sallarken belindeki ellerimden birisini hareketlendirdim ve usulca göğsüme yaslanmasını sağladım.
...
Gülümseyerek parmaklarım arasındaki küçük parmaklara baktım ve bedenini biraz daha kendime doğru çektikten sonra dudaklarımı bileğine bastırdım. "Sana bir şey göstereceğim." Dedim hemen peşimden ilerlemesini sağlarken. "Ne göstereceksin?" omzumdan geriye doğru baktım. "Bu bir sürpriz."
"Ama ben merak ederim."
"Sabırlı ol bebeğim. Öğreneceksin." Koridorun sonundaki odanın önünde durdum ve bu odaya uzun zamandır girmediğimi fark ettim. En son Hei ile karşılaştığımız gün burayı kullanmıştım. "Hei" dedim usulca. "Bana güveniyorsun değil mi?" hiç tereddüt etmeden başını salladı ve ben de tekrar düşünmeden odadan içeriye girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Apotelesma メ Jeongguk ✓
Fanfiction"Beni öyle çok sev ki içimde ona ait tek bir his bile kalmasın." Ve duyamayacağını bilsem de içimden devam ettim. 'Tamamen, tüm benliğimle sana ait olayım.' 🥛 #5 jk #20 jeonjungkook #34 bilimkurgu