21.Bölüm

1.7K 175 67
                                    

|Dosyalar ve Korumak

Profesör Jeon

Elimdeki dosyaları incelerken bu işe nasıl bulaştığımı çok merak ediyordum. Ben sadece basit ve yasal olan deneyleri yapardım. Şimdi nasıl olmuştu da bu yasa dışı işlere bulaşmıştım?

Sıkıntı dolu bir nefes aldım ve bulunduğum ortamı umursamadan ellerimi saçlarım arasına daldırdım. Özenle düzeltmeye uğraştığım her bir tutam şimdi tek tek dağılırken beni bu işten kurtarabilecek bir çözüm yolu düşünüyordum.

"Bir sorun mu var Bay Jeon?" odada yankılanan alay dolu sesle birlikte sinirle gülümsedim. Resmen içinde bulunduğum durumdan zevk alıyorlardı. "Benden tam olarak ne yapmamı istiyorsunuz?" derken sesim her şeye tezat bir şekilde sakindi. "Anladığım kadarıyla bir isteğiniz var ki, beni ölmüş olması gereken bir denekle tehdit ediyorsunuz."

Odada uzayıp giden sessizlik canımı sıkmaya başlarken duvardaki ekrana yansıtılan görüntü ile duraksadım. "Sizden istediğimiz şey çok basit." Ardından yüzündeki alaycı gülüşü silmeden sözlerine yenilerini ekledi. "Özellikle de sizin gibi başarılı ve üst düzey bir bilim insanı için."

Çenem dişlerimi sıkmaktan dolayı sızlarken sessizliğimi korudum. İçlerinden en yaşlı olanı elindeki lazeri ekrana doğru tutarken konuştu. "Başlanan bu deneye devam edeceksiniz." Önüme bırakılan bir başka dosya ile itiraz etme şansım daha da azalmıştı. Dosyayı okumadan önce son bir çabayla konuştum. "Bu yasadışı, uygulamaya devam etmek yerine deneğin gerekli prosedürler doğrultusunda uyutulması gerekiyor." Bakışlarım bir anlığına ekrandaki resme kaydığında kızın gülümseyen suratı kalbimde bir yerlerin sızlamasına neden olmuştu. Olacaklardan ve belki de olan her şeyden habersiz gülümsüyordu.

Almaya çabaladığım derin bir nefesin ardından anlamalarını umarak ama içten içe anlamayacaklarını bilerek tekrar ettim. "Bunu siz de biliyorsunuz."

"Haklısınız Bay Jeon ancak..." elini yavaş bir şekilde öne doğru uzatarak önümdeki dosyayı işaret etmesinin ardından sözlerine kaldığı yerden devam etti. "Dosyaları incelerseniz bu deneyin başarılı olması durumunda bize neler kazandıracağını siz de göreceksiniz." Masanın başında oturan ve grubun en yetkilisi olduğunu düşündüğüm adam konuşmasını sonlandırdığında söylediklerine karşı susmayı tercih etmiştim.

Çoktan onlara karşı yenildiğimi hissediyordum.

...

Masama yasladığım dirseklerimden güç alarak ellerim arasına yerleştirdiğim başımı kaldırmadan beklerken "Şimdi ne olacak?" diyerek NamJoon hyungun yönelttiği soruyu duymazdan geldim. Ne olacağını ben de bilmiyordum ve içinde bulunduğum durum giderek daha da karmaşık bir hal alıyordu.

"Jeon! Sana bir soru sordum." İlk defa duyduğum sinirli ses tonu şaşırmamı sağlarken önümde hala açılmayı bekleyen dosyaların üzerindeki boş bakışlarımı onun endişeli gözlerine çevirdim. "Bilmiyorum." Sesim bir fısıltıdan öteye gidemezken tekrar ettim. "Lanet olsun ki bilmiyorum." Parmaklarım bu sefer acımasızca saçlarım arasındaki yerini aldığında sinirle soludum. "Hyung! Bana bir yol göster." Aciz bir tonda yükselen sesim beni dahi korkutuyordu çünkü bu zamana kadar dayanmış ve tüm zorlukların üstesinden gelmiştim. Ama... Artık devam etmek istemiyordum. Sadece eve gitmek ve bir zamanlar olduğu gibi yeniden Hei'yi kollarım arasına almak, o yumuşacık beyaz tüylerini okşamak istiyordum. Yutkundum ve gözlerimden bir damla yaş özgürlüğüne kavuşurken bu zayıflığımı karşımda şaşkınlıkla beni izleyen hyungumdan gizlemeye çalıştım. "Jungkook..." Sesi... Sesi o kadar duyguyu bir arada barındırıyordu ki sadece bana karşı olan şefkati ayırt edebildim.

"Hyung..." omuzlarım sarsılmaya başlarken kendime engel olamıyordum. Bunca yıl dayanmıştım ama ben hala en ufak bir zorlukta annesinin eteklerine saklanmaya çalışan ufak bir çocuktum. "Ben..." bir hıçkırık dudaklarım arasından firar ederken zorlukla devam ettim. "Ben artık dayanamıyorum." Yorulmuştum ve daha da önemlisi kalbim acıyordu. Hem de öyle bir acıyordu ki nefes dahi alamıyordum.

"Jungkook sakin ol." Hızla oturduğu yerden kalkarak yanıma geldi. Elleri yüzümdeki yerini alırken sakin olmamı fısıldamaya devam ediyordu. "Nefes al." Başımı hızla iki yana salladım. Olmuyordu. "Sakinleş." Parmakları bir bir yaşlarımı silerken durmadan aynı şeyi tekrar ediyordu. 'Sakin ol ve derin derin nefes al.'

...

Derin bir nefes ciğerlerime dolarken gözlerim zorlukla açılıyor ve bedenim acıyla yanıyordu. "Kalkma. Hala çok güçsüzsün ve dinlenmen gerekiyor." Başımla onaylayarak az önce doğrulmaya çalıştığım yatağa tekrar uzandım. "Ne oldu?" boğazımdaki kuruluk ve beraberinde getirdiği acıyla yüzümü buruştururken uzattığı su dolu bardağı kavradım.

"Panik atak." Su, boğazımdaki kuruluğu alıp yerine ferahlatıcı bir his bırakırken başımla anladığıma dair hareket yaptım. "Jungkook!" kızgın tonda çıkan sesi odada yankılandığı sırada yüzümü buruşturmama engel olamamıştım. "Bana krizlerinin azaldığını söylemiştim." Başımla söylediği her bir kelimeyi onayladım. "Azalmıştı."

"O zaman az önce olanlar?" derin bir nefes aldım ve uzandığım yerden doğruldum. "Oldu ve bitti işte. Sorun yok." Benim için daha fazla endişelenmesini istemiyordum.

"Sorun yok öyle mi?" elleri saçlarının arasında, tüm hıncını oradan çıkartmaya çalışırken gülümsedim ve yorgun adımlarımı tam önünde sonlandırdım. "İyiyim. Tamam, mı?" omzuna birkaç kez sözlerimi desteklemek amacıyla vurduktan sonra yanından geçerek odadan dışarıya çıktım. "Dinlenmen gerekiyor."

"Hey! Beni dinliyor musun?" başımı olumsuzca iki yana sallayarak gülümsedim ve ardından sadece 'Hayır' demekle yetindim.

"Harika!"

"Hyung... Biraz rahatla tamam mı? İyiyim." Çalışma odama girdikten sonra bir süre etrafıma bakındım. Aradığım şeyi bulamayınca, çattığı kaşları ile ardımda dikilen hyunguma döndüm.

"Hyung, dosyalar nerede?"

"Yatak odana bırakmıştım."

"Harika, onları unutmaman iyi olmuş." Adımlarım tekrar yatak odamı bulurken ardımdan beni takip ettiğini bilerek gülümsedim.

"Beni dinlemeyeceksin değil mi?"

"Buna zaten cevap verdiğimi hatırlıyorum." Elime aldığım dosyalarla birlikte gülümseyerek, bedenimi daha iyi görebileceği bir şekilde ona döndüm. "Bak gayet iyiyim." Kollarım iki yanımda etrafımda bir tur attıktan sonra söylemiştim bunu.

Kendisini rahatlatmak için derin bir nefes aldı ve gözlerini kaçırarak mırıldandı. Söylediği kelimelerle biraz duraksasam ve önemsememek için çabalasam dahi içimi kemiren o şeyi giderebilmek için sordum. "Bir şey mi dedin hyung?" bir anda transtan çıkmışçasına büyüyen gözleri ile başını iki yana sallarken sadece 'Hayır' demekle yetinerek yanımdan ayrıldı.

İçinde bulunduğumuz durum yeterince karmaşıkken kendimle birlikte onu da korumam gerekiyordu ama o son kelimeleri kafamı karıştırmıştı. 'Seni nasıl koruyacağım?' beni koruması gerekmiyordu bu işten birlikte, birbirimizi koruyarak kurtulacaktık.

Apotelesma メ Jeongguk  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin