39.Bölüm

792 92 6
                                    

Ne zamandır bölüm paylaşmıyorsam son bölümün üzerine kurgu 5K büyümüş. 🥺 Bölüm paylaşamama nedenimi profilimde açıklamıştım ama o nedenin üzerine bir çok kişisel sorunla karşılaştım ve bu konuda iyi bir dönemden geçmiyorum. Yine de sizi bekletmem hoş değildi. Üzgünüm 🙏🏻

Bu bölüm aslında daha uzundu ama bütünlük sağlayamadığım için iki parçaya bölmek istedim. Pt. 2 Jungkook'un dünyası için son. (onu da en geç haftasonu paylaşacağım) Sonra JEON'ları göreceğiz ve artık yavaştan kurgu bitsin diyorum. (inşallah 50 final 🙏🏻)

Jungkook

Yaşadığımız süre boyunca hayattan çok fazla beklentilerimiz olurdu ve zaman zaman hayal kırıklığına uğrardık, ancak bu hayal kırıklıklarının en kötüsü şüphesiz ki en güvendiğimiz kişi tarafından gelenlerdi.

...

"Jieun-ah artık içeriye girelim mi?" diye sorduğumda yorgun bakışlarına rağmen hala hevesle etrafı izleyen Jieun'a gülümsedim. Her ne kadar söylemese de dışarıya çıkmak onu yoruyordu ancak mutlu da ediyordu. Bu mutluluksa bir işe yaraması umuduyla verilen tüm o ilaçlardan çok daha etkiliydi.

"Sadece beş dakika daha." Diye fısıldadı. Bedeni günlerdir o kadar güçsüz düşmüştü ki konuşmakta bile zorlanır hale gelmişti.

"Jungkook."

"Efendim?" Bakışlarını ağaç dallarında zıplayan kuşlardan çekerek onu izleyen gözlerime çevirdi. Bugün biraz daha farklı görünüyorlardı.

"Daha önce, hiç son seferinmiş gibi hissettin mi?" başımı iki yana salladım. "Bu güzel." Diye mırıldandı. Sesi bu sefer yorgun olduğu için değil de başka bir nedenden dolayı kısık çıkıyor gibiydi.

"Tam olarak hatırlamıyorum ama bir yerde okuduğuma göre sona ne kadar yakınlaşırsan bunu o kadar güçlü hissedermişsin." Bahsettiği 'son' un ne olduğunu bilsem de görmezden gelmeyi seçerek konuyu değiştirdim. Sonun gelmesini istemiyordum. Her ne kadar kendime itiraf etmekten çekinsem de ona karşı kalbimde bir şeyler vardı ve olacaklar beni korkutuyordu.

"Jieun-ah içeriye girelim de biraz dinlen." Ve itiraz etmeden oynadığım bu görmezden gelme ya da bazı şeyleri erteleme oyununa ortak oldu.

"Jungkook-shi henüz beş dakikam dolmadı." Mutlu görünmeye çalışıyordu ancak surat ifadesi ağrılarından dolayı zaman zaman değişime uğruyor, yüzündeki o sevmeye başladığım gülümsemeyi sekteye uğratıyordu. Yine de onun az önce yaptığı gibi oyuna ayak uydurarak sessiz kaldım.

Ancak aramızdaki bu oyun kısa sürmüş ve biz yeniden gerçekleri konuşur olmuştuk.

"Bu manzarayı sadece beş dakika daha görebilecek olmam ne büyük şanssızlık." Başımı iki yana salladım. Sözlerindeki imadan hiç hoşlanmamıştım ve tekrar bana ayak uydurmasını umarak "Sonbahar da koruluğa gitmeliyiz." Dedim, ancak bu sefer sadece susmakla yetindi. Yalandan bir mutluluk getirecek bu oyuna devam etmek istemediği belliydi. Ancak ben ikinci kez kaybetme korkusuyla yüzleşmek yerine yalanlarla dolu bir oyuna razıydım.

Aramızdaki sessizlik uzayıp giderken "Artık içeriye girelim." dediğinde gülümsemeye devam etse de sesinde bariz bir hüzün vardı. "Birazcık üşüdüm." Derin bir nefes aldım. Onu hastane odasına ilerletmeden önce elimdeki hırkayı omuzlarını kapatacak şekilde üzerine örttüm ve eğilip saçlarına birkaç ufak öpücük kondurdum. Jieun benim için sıradan bir hastadan çok daha fazlası olmuştu ve onu bu şekilde görmek kalbimi sızlatıyordu.

...

"Günaydın Profesör Jeon." Bazı dosyalarla ilgilenmesi için laboratuvar tarafından işe alınmış asistan kız elindeki birkaç dosya ve paketle içeriye girdiğinde gülümsemeyi denedim. Uzun zamandır insanlara karşı öylesine hissizdim ki mimiklerimi oynatabilmek bile zor geliyordu ancak Jieun bunu aşmamı sağlamış ve daha güler yüzlü -en azından onun dışındaki insanlara karşı tebessüm edebilir- hale gelmemi sağlamıştı.

"Bunlar istediğiniz test sonuçları, dün siz çıktıktan sonra geldiler." Başımla onayladım ancak bakışlarım elindeki paketlerdeydi. Asıl beklediğim şey laboratuvardan gelecek olan sonuçlar değildi. Sessiz kalışımın ardından bakışlarımın nerede olduğunu fark etmiş olacak ki yüzündeki gülümsemeyi biraz daha büyüterek masama doğru ilerledi.

"Bunlar da bu sabah size geldiler. Gönderici adı veya nereden gönderildiğine dair hiçbir bilgi yok sadece adınıza olduğunu biliyoruz." Bu sefer istediğim asıl dosyaların geldiğine emin olarak oturduğum yerden kalktım ve masama doğru ilerledim. Üzerindeki ambalajlar daha önce açılmadığını belirtirken memnun bir ifadeyle gülümsedim ve yanımda şaşkınca beni izleyen kıza döndüm.

"Teşekkürler, çıkabilirsin." Bu da Jieun'un bana kattıklarından biriydi. Eğer birisi benim için bir şey yapıyorsa ona teşekkür etmeli ve yalandan bile olsa en azından tebessüm etmeliymişim.

"İyi çalışmalar." Kız kibar bir şekilde selam verip odadan çıktıktan sonra hızla masama yerleşerek özenle paketlenmiş dosyaları açtım. Dün NamJoon hyung'un yanında Jieun için yaptıklarımı anlattıktan ve kendi asistanından testleri istedikten sonra bir test daha yaptırmıştım. Bu seferki testten ben ve anlaştığım laborant dışında kimsenin haberi yoktu. Güvenebileceğim birisini bulmak oldukça zor olmuştu ancak Bay Han bu sorunu bizzat kendisini kanıtlayarak ortadan kaldırmıştı. Testleri gizlice yapmış, Jieun için sahte bir hasta kimliği oluşturmuş ve tüm sonuçları isimsiz bir şekilde elime ulaştırmıştı.

Her iki sonuçta önümde ve onları incelemem için beklerken "Bakalım sorun gerçekten neymiş." diye mırıldandım.
...
Aldığım tüm notları özenle masaya dizmiş, hangi sonucun doğru olabileceğini düşünüyordum ve içten içe kendi yaptırdığım testlerde sorun çıkmış olması için dua ediyordum.
Telefon sonunda açıldığında 'İyi akşamlar...' diye mırıldandım. Doğru olduklarını bilsem de teyit etme ihtiyacı hissediyordum.

"İyi akşamlar, Profesör Jeon." Sesindeki merak bariz bir şekilde ortadayken ilk defa söze nasıl başlayacağımı kestiremedim. "Bir sorun yoktur umarım." Vardı. Hem de ortada büyük bir sorun vardı.

"Bay Han acaba test sonuçlarında yanlışlık yapılma ihtimali ne kadar?"

"Yaklaşık olarak %0.01" Bir süre duraksadı ve muhtemelen konuşmamı bekledi ancak kendimde konuşabilecek gücü bulamıyordum. "Test sonuçlarıyla ilgili bir sorun mu var?"

"Hayır, sadece emin olmak istemiştim. İyi akşamlar." Cevap vermesini beklemeden telefonu kapattığımda bunun saygısızlık olduğunu önemsemedim bile. Aklımdaki tek şey biran önce Jieun'u görmek ve içten içe tahmin etsem de ona bunu yapanları bulmaktı.

Apotelesma メ Jeongguk  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin