Kahverengi saçlı çocuk sevgilisinin ellerini elleri arasına aldı. Göz yaşları durmaksızın akmaya devam ediyordu. Önündeki güzelliği ağlarken görmek canını yakıyordu. Bir kaç dakika sonra neler olacağını kestiremiyordu bile. Sadece sevgilisinin gözlerine bakıyordu ve onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Şşş... sakin ol... hiçbir şey olmayacak..."
Sakinleştirmeye çalışıyordu fakat kendisi bile korkudan titriyordu. Sözleri arasında bile hıçkırıyordu.
"Korkuyorum... sana bir şey olmasından korkuyorum... bize bir şey olmasından korkuyorum"
Kahverengi saçlı çocuk kendi canından bile daha çok sevdiği insanı göğsüne çekip sıkıca sarıldı ve saçlarıyla oynamaya başladı. Biliyordu bu onu sakinleştiriyordu.
"Söz veriyorum hiçbir şey olmayacak"
Çatık kaşlarıyla kötü adam içeri girdi.
"Kim Dae-Jung!"
Sarılıp kendilerini Dünyadan koparan çift ayrıldı. Kahverengi saçlı çocuk korkulu gözlerle etrafa bakan sevgilisini arkasına aldı.
"Bu yaşıma kadar seni okuttum sana baktım kendi ayakların üstünde durabilesin diye! Peki sen ne yaptın! Bir piç uğruna bana karşı geldin!"
"Ona piç diyemezsin! Ağzını topla!"
Kötü adamın kaşları olabilirmiş gibi daha çok çatılmıştı. Elini havaya kaldırdı ve kahverengi saçlı çocuğun yanağına izi kalacak kadar sert bir tokat çarpmadan önce bağırdı.
"Piç kurusu!"
Kahverengi saçlı çocuk tokat yüzünden yere düştü. Sevgilisi daha çok ağladı ve yerde yatan sevgilisine gitti. Hiç durmadan ağlıyordu kahverengi saçlı çocuk bunu daha fazla görmek istemiyordu.
"Park Sang-Ki!"
Başka bir kötü adam odaya girdi. Dünyada ne kadarda çok kötü adam vardı böyle. Adam sevgilisinin bile kıyamadığı çocuğun kolunu sıkıca tutup silkti.
"Nasıl yaparsın böyle bir şeyi?!"
Küçük çocuk babasının ona bağırması ile daha çok ağlamaya başladı. Ortada büyük bir kargaşa vardı herkes birbirine bağırıyordu resmen. Kahverengi saçlı çocuk ayağa kalktı.
Babasının cebindeki silahı aldı. Bir anda bütün dikkatler ona çekildi. Sonunda konuşma hakkının doğduğunu fark etti.
"Dae-Jung! Deli çocuk! Bırak o silahı!"
Kahverengi saçlı çocuk odadaki kimseyi odağına bile almıyordu gözleri sadece korkuyla ona bakan sevdiğindeydi. Ona yapmaması için bakıyordu. Kafasını sallıyordu. Sonunda babasının kollarından kurtulup kafasına silah dayayan sevgilisine ulaştı.
"Yapma... lütfen... ben sensiz yapamam"
Kahverengi saçlı çocuğun gözlerindeki yaşlar hiç durmuyordu. Onu dinlemiyorlardı. Yanağından özgürce akıyorlardı.
"Bana söz ver sonraki hayatımızda tekrar buluşacağız"
Ve her şeyi değiştiren o silah sesi duyuldu.
Kahverengi saçlı çocuğun bedeni kendisini bıraktı ve yere düştü. Bedeni çok yorgun görünüyordu. Her şeyden yorgun ve bıkmış.
"Dae-Jung!"
Sevgilisi aciz ve yorgun bedeni kolları arasına aldı. Kabul edemiyordu. Tüm bu yaşananların olduğuna kendisini ikna edemiyordu. Her şeyden çok değer verdiği insan şuan kollarında hareketsiz yatıyordu.
"Söz vermiştik... her şeye direnecektik... sözünü neden tutmadın... Aptal!"
Korkmuş küçük çocuk düzgünce düşünemiyordu bile. Bir ölüye soru soruyor ve bir de aptal diyordu. Elini siyah demiri aldı. Kafasına dayadı ve sıkmadan önce sevgilisinin gözlerinin içime bakarak söyledi.
"Söz veriyorum"
------------------------------------------
AĞAAĞAĞAĞĞA
Bu hikayeyi yazmak kolumu kırdığımda aklıma geldi. Hatta kolumu kırdığımda bir sürü hikaye fikri geldi aklıma. Bazen iyi ki kırılmış diyorum...
Ve evet bu bir minsung kitabı başka isimler aklınızı karıştırmasın ASWERTDF
Bu arada. Kırmızı iplik hikayesine inanır mısınız?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
See You Again -Minsung
Fanfiction!✔! Jisung Minhonun kişisel asistanı olduğunda bu adamla ilk kez karşılaştığını sanıyordu fakat onların bir geçmişi vardı.