Gün bitiminde ailesiyle olan toplantısına gelmiştik ve lanet olsun ben neden buradayım!? Ailesi bile şuan bana 'Sen ne iş?' der gibi bakıyor! Biri beni buradan çıkarsın lütfen!
"Minho? Aile toplantımıza daha önce yanında kimseyi getirmemiştin?"
"Jisung benim yeni kişisel asistanım gelmesini ben istedim"
Sandalyeden ayağa kalkıp eğildim "Merhaba efendim ben Han Jisung" Geri yerime oturduğumda ailesi bana hiçte iyi gözle bakmıyordu. Özellikle de yanlarında oturan manken kız. Harbi o ne iş? Minhonun bir kardeşi yok diye biliyordum.
"Her neyse biz konumuza gelelim" Bayan Lee konuştu ve Bay Leenin elini tutarak sözü ona attı. Bay Lee ceketini düzeltip yanındaki kadına biraz daha yaklaştı. "Minho biliyorsun ki bu yıl şirketin başına geçtin ama hala yalnızsın ve kişisel asistana ihtiyaç duyuyorsun"
Evet son kısmı bana bakarak söylemişti. Benim suçum ne sizin egoist, kendini bilmez oğlunuz getirdi beni buraya!
"Baba bunu sizinle yüzlerce kez konuştuk. Benim bir kadına ihtiyacım yok lütfen bazı şeyleri yaparken bana da sorun" Tamam Minhoyu ilk defa bu kadar huzursuz gördüm. Bir dakika biz onunla sadece bir kaç günlüğüne tanışıyoruz kendine gel Jisung!
"Minho biz senin iyiliğini istiyoruz biraz da bizim sözümüzü dinle lütfen" Kaos yaklaşıyor hissediyorum.
"Biraz da sizi mi dinleyeyim!? Anne ben zaten doğduğumdan beri sizi dinliyorum! Biraz kendimi dinlemek istiyorum ben kim olduğumu unuttum sizin yüzünüzden!"
"Minho!"
"Ne lan ne!"
"Terbiyeni takın velet!"
"Kalk gidiyoruz!"
Ne? NE? Ha biraz daha kalaydık ya çekirdek almaya gidiyordum.
Beni kolumdan tuttuğu gibi kaldırdı. Güçlü de şerefsiz. Minho beni sürüklerken ben hem yürüyüşümü kontrol etmeye çalışıyor hem de ailesinden özür dilemeye çalışıyordum.
Sürükleye sürükleye dışarı çıkardığında durup kafasını elleri arasına aldı. Ben nefesimi kontrol etmeye çalışırken düşen ceketini elime aldım. Anladığım kadarıyla masada oturan kızı Minho tanımıyordu ve ailesi ona sormadan evlenme kararı almıştı. Tamam bu gerçekten iğrenç.
"M-minho?" Siktir sesim titredi! Sinirini benden çıkaracağından korkmuştum çünkü şuan gerçekten sinirli görünüyordu. Bir bebek gibi yere çöktüğünde şaşırmıştım ondan asla böyle bir şey beklemiyordum. Koca adam ne halde şuna bak.
Bir hıçkırık sesi duyduğumda ağzım ile orantılı gözlerim de büyümüştü. Ağlıyor muydu? Bir hıçkırık daha duyuldu. İnanmıyorum ağlıyor! Koca şirket sahibi Lee Minho ağlıyor hem de gözlerim önünde.
Tamam Jisung yeter her insanın duyguları vardır salak salak konuşma git adama bak. Tamam be iyi ki anın tadını çıkarak dedik.
"Minho?" Bende onunla birlikte çömeldim. Kollarını dizlerine sarmış kafasını da oraya gömmüştü. Ya salak şey.
Tamam şimdi ne yapmam gerekiyor? Sarılmalı mıyım? Sarılsam ne yapar ki? İşten kovmaz değil mi? Oha Jisung sen de adamı iyice taş kalpli e-
Bana sarıldı. BANA SARILDI! BANA! Bu şerefsiz hangi parfümü kullanıyor neden bu kadar güzel kokuyor? Ben neden adamı kokluyorum! Tamam Jisung sakin ol şuan önündeki kişi patronun değil sadece destek bekleyen bir bebek. Bebek?!
Her şeye rağmen benden destek bekliyordu bu yüzden bende bir elimi sırtına diğer elimi saçlarına koydum ve sıvazlamaya başladım. Kahretsin patronumla bu duruma geleceğimi hiç tahmin etmiyordum!
"Jisung"
Ne var be!
"Efendim?"
"Teşekkür ederim"
"Ne için?"
"Geldiğin için"
Şerefsiz gelmesem öldürürsün lan beni göt korkusuna geldim!
"Her zaman"
Sümüğünü bulaştırma sıçarım bacağına!
-----------------------------
Tamam 1. kişi ağzından daha güzel oluyor asıl demek istediklerimi daha iyi ifade edebiliyorum ehe
Umarım beğeniyorsunuzdur lütfen oy verip yorum yapmayı unutmayın.
Okuduğunuz için teşekkürler~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
See You Again -Minsung
Fanfiction!✔! Jisung Minhonun kişisel asistanı olduğunda bu adamla ilk kez karşılaştığını sanıyordu fakat onların bir geçmişi vardı.