İki kötü adam salonda oturmuşlardı. İkisi de birbirinden sinirliydi. Böyle bir olay onlar için asla kabul edilemezdi. "Eve bir gelsinler kendi ellerimle öldüreceğim" Diğeri konuşana katılıp kafa salladı. "Ben cesetlerini çiğneyeceğim böyle iğrençlik olmaz!"
Küçük kız duyduklarıyla odasında kulaklarını kapattı. Yaptığı şeyin doğru olup olmadığını anlıyordu şuan. Fakat ağlamaktan ve kulaklarını tıkamaktan başka hiçbir şey yapamıyordu.
Birbirlerine sonuna kadar aşık olan çift kapının önünde durdular. Ellerini sımsıkı tutuyorlardı. Küçük şimdiden ağlamaya başlamıştı bile. Büyüğü onu böyle görmekten nefret ediyordu onun üzülmesi hatta ağlaması diri diri yanmaktan bile kötüydü büyüğü için.
Küçüğünün yanaklarına ellerini koydu ve küçük burnunu öptü. Ardından göğsüne çekip saçlarını okşadı. Bunun onu rahatlattığını biliyordu. Küçük biraz daha sakinleştiğinde burnunu büyüğünün boynuna sürtüp kokusunu içine çekti. Belki de hissetmişti bunun son olacağını.
Uyandığımda gözümde yaşlar vardı. Nefeslerim düzene girdiğinde elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim. Tekrardan aynı rüyalardan görmüştüm. Bunlar artık canımı acıtmaya başlamıştı. Görüş açım netleştiğinde bir yastığa sarıldığımı fark ettim. Hemen yastığı kendimden itip yatakta sırt üstü uzandım. Tavanı izlerken az önceki rüyayı düşünüyordum. Ve tekrardan Dae-Jungu ne kadar özlediğimi anlamıştım.
Kapının çalınma sesini duyduğumda hemen yataktan kalktım. Üstümdeki kısa şort ve bol tişört ile kapıyı araladım. Kafamı kapıdan çıkarınca Minho ile karşılaştım. Üstündeki siyah pantolonunun içine sıkıştırılmış siyah tişört ve siyah kot pantolon ile her zamanki gibi harika görünüyordu.
"Buyurun?"
Minho bana bakmayı kesip bakışlarını kaçırdıktan sonra ensesine dokundu ve konuşmaya başladı. "Bugün alışverişe çıkacaktım senin de gelmeni istedim ama işlerin varsa gelmeyebilirsin" Gülümsedim ve tamamen aklımdan çıkan kısa şortu unutarak kapıyı biraz daha araladım. "Tabii gelirim hem benimde bir kaç kıyafet almam gerekiyordu." Minhoya tekrar baktığımda bakışları ara sıra bacaklarıma kayıyordu fakat yine de gözlerime bakıyordu.
"Tamam hazırlan bekliyorum seni" Tam arkasını dönüp gidecekken geri döndü "Bu arada sen hep böyle mi uyuyorsun?" Üstüme bakıp utanarak kapının arkasına saklandım. Kan çoktan yanaklarıma toplanmıştı bile "E-evet?". Al işte kekelemiştim lanet olsun!
Geri arkasını dönüğünde kapıyı kapatıp biraz yer ile bakıştım. Ardından yerle daha fazla flört etmeden dolabıma gidip kıyafet seçtim. Bir beyaz gömlek üzerine açık mavi bir sweat ve altına da siyah dizleri yırtık bir kot pantolondan sonra bir kaç takı taktım. Aynada kendime baktıktan sonra odadan çıkabilmiştim.
Salona geçtiğime beni bekleyen Minhoyu gördüm. Hafifçe öksürüp dikkatini çektim. Bana bakıp ayağa kalktı. Bir kez süzdükten sonra masadan anahtar ve telefonlarını aldı. Önümde durduktan sonra konuştu "Aç mısın önce yemek yiyebiliriz?" Ben tam kafamı olumsuz anlamda sallayacakken karnımdan gelen ses ikimizin de dikkatini dağıtmıştı.
"Sanırım karnın tam tersini söylüyor" Gülerek söylediğinde bende utanarak başımı eğdim ve güldüm. Guruldayacak zaman mıydı şimdi?! Al işte rezil ettin beni!
Yürümeye başladığında bende onun arkasından ilerledim. Hyunjin ile kısa selamlaştıktan sonra arabaya bindik. Yol boyunca telefonu asla susmamıştı bir sürü şirket ile ilgili aramalar gelmişti. Ben ise bir kaçını dinlemeye çalışıyordum. Fakat sonrasında vaz geçip kafamı dışarıya çevirdim ve izlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
See You Again -Minsung
Fanfiction!✔! Jisung Minhonun kişisel asistanı olduğunda bu adamla ilk kez karşılaştığını sanıyordu fakat onların bir geçmişi vardı.