sixteen

1.9K 242 44
                                    


Masamdaki dosyaları bir bir çeviriyordum fakat dikkatim dosyalarda değildi. Minho odasındaki perdeyi çekmemişti bu yüzden onu görebiliyordum. Ve o kadar da iyi göründüğü söylenemezdi. Kesinlikle mahvolmuştu. Fazla yorgun görünüyordu ve dün geceden beri hiç uyumadığına emindim. 

Onun için endişeleniyordum tabii. Her ne kadar gıcık egoist bir patron olsa bile oda bir insandı. Kolumdaki saate baktığımda işin bitmesine az kalmıştı. Eve girdiğinde ofisine kapanmamasını umuyordum. 

Onu yalnız bırakıp biraz daha çalıştıktan sonra ayrılma zamanı gelince kapısına gitmek için yerimden kalktım. Pencereden ufak bir bakış attığımda hala dosyalara gömülmüş duruyordu. Kapıyı bir kaç kez hafifçe tıklatıp komuttan sonra içeri girdim. Hafif eğilip ellerimi önümde birleştirdim. 

"İşten ayrılma zamanı geldi efendim"

Kafasını kaldırıp bana baktığında aslında daha kötü göründüğünü fark etmiştim. Gözleri yarı kısık bana bakarken içimdeki endişeyi bastıramayıp yanına gittim. Buna şaşırmış olduğu belliydi. Şu ana kadar emirlerinin dışına çıkmamıştım fakat bu önemliydi değil mi? 

Arkasına geçip omuzlarından onu koltuğa çektim. Hala şaşırmış duruyordu fakat beni engellemek yerine ne yapacağımı izliyordu. Ellerimi omzundan ayırmadan çok az bastırarak masaj yapmaya başlamıştım. Antrenmanlarda boksörü hazırlarken kemik ve kaslarının rahatlaması ve açılması için yapılan masajı öğrenmiştim. Bunun işe yarar olacağını düşünüp Minhoya uygulamıştım. Görünüşe göre hoşuna da gitmişti. Sesini çıkarmadan koltuğa yaslanmış, kendisini bana bırakmış ve gözlerini kapatmıştı. 

Hafif hafif bastırarak boynuna kadar yol çiziyordum. Gömleğinin ve kravatının fazla sıkı olduğunu görünce kravatını gevşetip çıkardım. Hala bir ses çıkarmıyordu. Ardından gömleğinin bir iki düğmesini açtım. Biraz hava alması gerekiyordu. 

Hala masaja devam ederken Minhodan küçük mırıltılar çıkıyordu. Dışarıdan bakan birine göre katı görünebilirdi ama resmen bir kediye benziyordu. Hafif bir sırıtıp işime devam ettim. Minho başını geri atıp gözlerini açtı. Göz göze geldiğimizde ikimiz de bir süre birbirimize baktık. O benim yüzümü ben de onun yüzünü inceledim. 

Tamam şuan alakasız ve tamamen saçma olabilir fakat neden şuan onu Dae-Jung gibi özleyip şuracıkta öpmek istiyorum?

Minho gülümseyip yüzüme bakmaya devam etti. Omzundaki ellerimi tuttu. "Teşekkür ederim sen olmasan bitmiştim" Gerçekten mi? Yani tabii ben yokken bok gibiydin de böyle laflara gerek yoktu canım.

Tabii her zamanki gibi içimi dışa vurmayıp gülümsedim. "Rica ederim" Tamam artık elimi bırak.

Ben ona elimi bırakması için yalvaran bakışlar atarken o bunları umursamadan hala beni inceliyordu. Bir dakika! O göz yaşı mı?! Tamam onu ağlarken görmüştüm hatta teselli bile etmiştim fakat o zaman bir nedeni vardı peki ya şimdi neden ağlıyor? 

Gözünden bir yaş kaçıp yanaklarından akınca kaşlarımı çattım. Hayır neden ağlıyordu? Neden canım acıyordu? Elimle akan göz yaşını sildim. Fakat elimi çekmedim. Çekemedim. İçimden bir şey buna engel olmuştu. Onun yerine işaret parmağımla yanağını okşamıştım. Ne oluyor lan?! 

Dae-jung?

Tamam bu gülümsemem için yeterliydi. Dae-Jung buradaydı az önce Minhonun olduğu yerdeydi. "Seni seviyorum" Tamam çarpıldım ve bedenim ele geçirildi.

Az önce Dae-Jungun olduğu yere yeniden Minho gelmişti. Bu sefer gülmüyordu yüzünde bir şaşkınlık vardı. Bir dakika lan! Ne dedim ben az önce. Yüzümdeki gülümseme her şeyi idrak ettikten sonra yavaş yavaş düşmeye başladı. 

"B-ben özür dilerim öyle d-demek istememiştim" Ellerimi hemen kurtarıp önümde bağladım ve ayaklarıma bakmaya başladım. Bir kaç kez eğildikten sonra Minho elini omzuma koydu. "Önemli değil, çıkabiliriz" Bir dakika bu bir çıkma teklifi mi? Hayır salak ofisten çıkmak!

Bir kaç kez daha eğildikten sonra önünden yürüyerek odadan çıktık. Asansöre bindiğimizde sadece ikimiz vardık. Yanımdaki aynaya baktığımda gözlerim kocaman açıldı. Yanaklarım! Yanaklarım kıpkırmızı! Domates olmuşum! 

Elimle kendime yelpaze yaparken Minhoya olduğunca bakmamaya çalışıyordum. Önüme geçtiğinde gözlerim daha çok açılmıştı. Hala söylediklerim ve az önceki sahne aklımdan çıkmıyordu. Bana doğru yaklaşırken hareket bile edemiyordum. Biraz daha yaklaştı ve ben korkudan sadece gözlerimi kapattım.

Fakat hiçbir şey olmamıştı. Gözlerimi açtığımda asansör tuşlarından klimayı açtığını görmüştüm. Kahretsin yanaklarımı görmüş olmalıydı! Ah domates kafa ah!

Ben kendime kızarken asansör kapısı açılmıştı ve ikimizde dışarı çıkmıştık. Arkasından hızlı adımlarla yürüyordum. Bacakları neden bu kadar uzun? Sonunda arabaya vardığımızda Hyunjin ikimize de kapıyı açmıştı. Çaktırmadan ona gülümsedikten sonra arabaya binmiştim. Minho dirseğini cama yaslamış dışarıyı seyrediyordu. Peki ben neden onu seyrediyordum? 

Kendime gelip önüme baktığımda kalbimin hızlı attığını fark ettim. Sanırım arkasından koşturduğum içindi. Değil mi? Lütfen öyle olsun. Öyle deyin...

--------------------------

Jisung bir haberim var...

Oy ve yorumlarınız benim için önemli~

Uzun süre bölüm gelmediği için özür dilerim sadece son zamanlarda duygusal çöküşteyim çıkmaya çalışıyorum. 😔✊








See You Again -MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin