01 - nefes

2.7K 98 136
                                    

"İçimde mavi bir kuş var,

Oradan çıkmak için çırpınan.

Ama ben onun için fazla sertim.

Orada kal, diyorum.

Kimsenin seni görmesine izin veremem."

-Charles Bukowski, Bluebird





-1998 Aralık-

Nefes al, nefes ver... Nefes al, nefes ver... Bak yaşıyorsun işte. Hayattasın. Bir nefeslik daha şansın olmasa, film bir anda kopacak belki de ama sen nefes almaya devam ediyorsun. Üstelik bunun ne kadar mucizevi bir şey olduğunu fark etmen için yalnızca bir anlığına da olsa nefesinin kesilmesi yetiyor.

Sahiden, ne zaman nefesi kesilir insanın? Korktuğunda? Aşık olduğunda? Bir gün nefesimi kesecek kadar aşık olur muydu bu doğuştan ayyaş ruhum bilemiyordum ama o iğrenç gecelerden birinde daha gözlerimi faltaşı gibi açarak odamın kapkaranlık tavanına diktiğimde tüm vücudumu ele geçiren korkudan nefesim kesilmişti. Sırtımda bir ağrı vardı, terden sırılsıklam olmuştum. Ne hareket edebiliyordum ne de sesim çıkıyordu. Uyku sersemi halimle kafamın içinde aynı anda binlerce tilki panik içinde dönüp zihnimin duvarlarına çarparken odanın duvarları da benim üzerime geliyordu sanki. Birkaç saniye önce gördüğüm görüntüler yavaş yavaş beynimden silinmeye başlıyordu bile. Bazen bir şeyi unutmanın bu kadar kolay olduğunu fark edince neden unutmak istediklerimi de bu kadar kolay hafızamdan silemediğimi merak ediyordum. Halbuki bu sefer hatırlamak istiyordum. Sanki ruhunun bedeninde acıyla çırpındığı ve ölüme karşı koymaya çalıştığı son anda suyun yüzeyine çıkarak çaresizce ciğerlerine havayı doldurmaya çalışan biri gibi davranmama sebep olan şeyi hatırlamak istiyordum.

Vücudumu bir süre daha hareket ettiremeyeceğimi anladığımda çırpınmayı bıraktım. Sadece kendi nefesimi ve nabzımın yavaşlamasını dinledim. Sessizliğin bazen sinir bozucu bir derecede sakinliği vardı. Bir anlık gelen panik yerini umursamaz bir dinginliğe bırakmıştı. Düşünmeye çalışıyordum fakat ne gördüğümü bir türlü hatırlayamıyordum. Gözümün önüne kesik kesik görüntüler dahi gelmiyordu. Tek hatırladığım hislerdi. Kabus görürken tüm benliğimi ele geçiren, bedenimi acı içinde kıvrandıran bir duyguyu hatırlıyordum. Sanki kıskançlık gibiydi. Evet, evet kıskançlıktı. Bir şeyi kıskanmıştım. Böyle düşününce kendime şaşırmadan edemedim çünkü genelde pek de kıskanç birisi değildim. Neyi neyden kıskanacaktım ki? Zaten hiçbir şeyim yoktu. Belki de bende olmayan bir şeyi kıskanmıştım.

Sonra bir de ağzımın içinden önce dilime, devamında da boğazıma ulaşan bir duman kokusunu anımsadım. Niye bilmiyordum ama sadece bu iki şeyi hatırlıyordum o kabusa dair. Bir duman kokusu bir de kıskançlık... Bilinçaltımda ne haltlar döndüğünü keşke bilebilseydim.

Bedenimin düğümleri çözüldüğünde ve yeniden hareket edebildiğimde yatağın yanındaki penceresi açık, perdeleri aralık camdan gördüğüm kadarıyla kan kızılı bir ışık, alacakaranlığın içinden ufukta kağıdın üzerine dağılan mürekkep gibi yayılmaya başlamıştı. Tüm bedenim sanki kanla kaplanmış gibi kızıl bir ışığa boyanmıştı.

Bir süre yatağımın içinden yarı siyah, yarı kızıl gözüken denizi ve dalgalarını seyrettim. Hafifçe bir rüzgar esiyor, terden ıslanmış saçlarımın arasından geçiyordu. Baş ucumda duran saate baktığımda tembellik yapmak için daha fazla vaktimin olmadığını fark ettim. Gidip bir duş aldım ve üstümü giyinip kahvaltı etmeden ölü gibi adımlarla benim için cehennemin dünya üzerinde yansımasından daha farklı görünmeyen yere doğru yola almaya başladım.

***

İnsanların sandığının aksine uyumayı pek de sevmiyordum. Sadece yorgun bedenimin hep uyumaya ihtiyacı oluyordu. Etrafımdaki hayat benden habersiz tüm hızıyla akıp giderken ben genelde uyuyordum ve her şeyi kaçırıyordum. Her şeyi kaçırmak umrumda değildi ama sürekli baygın gibi ortalarda gezmek garipti. Nefes alıyordum ama yaşamıyordum sanki. Ne tam olarak huzurla dinlenebiliyordum ne de etrafa adapte olabiliyordum. Sesler duyuyordum ama bulanıktı. Arada gözlerimi açıp insanlara göz atıyordum ama uyku sersemi olduğum için hiçbir şeyi algılayamıyordum. Ara sıra bir şeyler düşünüyordum, sonra ne düşündüğümü bile anımsayamıyordum. Hal böyleyken kendimi bitkisel hayatta gibi hissederdim hep. Elimde sihirli bir düğme olsa ona basar ve her şeyi sustururdum. Ya da susturmak kimin umrunda ki? Eğer böyle bir gücüm olsa her şeyi direkt silerdim.

Duman ve Bal [Sinan×Osman]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin