24 - duman ve bal

325 19 88
                                    

"Ben şimdi bir yabancı gibi gülümseyen,

Tanımadığın bir ülke gibi,

İçinde yaşamadığın bir zaman gibi,

Tam kendisi gibi mutluluğun,

Beni bekliyorsun,

Ve onu bekliyorsun beni beklerken."

-Edip Cansever, İçinden Doğru Sevdim Seni



Sıramda oturmuş ağlamaktan şişmiş ve uykusuzluktan kan çanağına dönmüş gözlerimle kitabıma bir şeyler karalıyordum. Yanım yine boştu. Osman bugün de gelmemişti okula. Artık alışmıştım bu halimize. Kaç gündür görüşmediğimizi bile saymayı bırakmıştım.

Ondan bir söz duymaya, yüzünü görmeye hasret kalmıştım. "Acaba şu an ne yapıyor?" diye düşünmediğim tek bir an yoktu. Gözüme uyku girmiyor, içimde sürekli bir huzursuzlukla dolaşıyordum. Her an kötü bir haber almaktan korkuyordum.

Şüphe denen şey gördüğüm en kötü hastalıktı. Kanserden daha hızlı yiyip bitiriyordu. Sanki içinizde bir solucan vardı ve tüm organlarınızı kemirerek yavaş yavaş dışarı çıkmaya çalışıyordu. Biliyorum, tüyler ürpertici ama gerçek. Aklımı kaçırmak üzereydim. Belki de çoktan kaçırmıştım.

Başımı kaldırınca sırasında dikkatle dersi dinleyen Doğan'ı gördüm. Osman'ın yerini şu an biliyor muydu? Muhtemelen biliyordu. Tıpkı onun nasıl, ne halde olduğunu da bildiği gibi bundan da haberi olduğuna emindim. Bu adam benim sevgilimle ilgili benim bildiğimden daha çok biliyordu. Nasıl olabilirdi bu?

Kalbimdeki kırıklık ve acı tarif edilemezdi. Osman yanımda yokken sürekli beraber geçirdiğimiz anlar aklıma geliyordu. Sırada yan yana oturduğumuzda bazen sıranın altından elini yavaşça bana doğru uzatıp birkaç saniyeliğine elimi tutar ve gülümserdi. Bu aramızda kimsenin bilmediği bir sır gibiydi. Ne kadar üzgün olursam olayım, o anlarda her şeyi unuturdum çünkü gözlerindeki o ferahlık, güven ve saflık her zaman beni rahatlatırdı. Onun gözleri benim evimdi ve şimdi onlara bakamadığımda karanlık bir şehrin ortasında yalnız başına dolaşan bir göçebe gibi hissediyordum. Evin yolunu nasıl bulacaktım? Daha da önemlisi, bulduğumda hala bıraktığım gibi olacak mıydı?

Osman'la aramıza mesafe girdiğiyle ilgili içimde bir his vardı. Ona güveniyordum, beni koşulsuz şartsız sevmişti. Hayatını hiçe sayacak kadar hem de. Hatta bir keresinde kavga ettiğimizde evime gelip elimden tutmuş ve "İstersen sevgilim olduğumu kimseden saklamam, senden utanmam Sinan." demişti. Benden utanmadığını biliyordum. Gizli kalmasını istememizin sebebi bu değildi zaten. Sadece ikimiz de güvende olmak istemiştik.

O yüzden boş kuruntu yapıyor olmalıydım. Genelde hiç böyle şeyler yapmazdım ama içimi yersiz, aptal bir kıskançlık duygusu sarmıştı sadece. Bunu kontrol etmeliydim.

Elimi defterimi almak için sıranın altındaki bölmeye attığımda parmaklarıma bir şey takıldı. Avuçlarıma alıp oradan çıkardığımda tozlanmış sarı şekerleri gördüm. Onları burada Osman unutmuş olmalıydı.

Hayatınızda bazen öyle noktalar oluyordu ki, sınıfta otururken bir avuç ballı şekere bakıp ağlayasınız gelebiliyordu. Birileri görse deli olduğumu falan düşünürdü ama onlar bunun anısını bilmiyordu. Ben biliyordum.

Osman'ı sınıfta ilk gördüğüm gün, daha adını bile bilmezken, o etrafı ciddi gözlerle inceleyip ballı şekerlerden ağzına atıyordu. İlerde onunla bu kadar yakın olacağımızı düşünmezdim, o yüzden pek fazla dikkat etmemiştim ona. Fark ettiğim tek şey, fazlasıyla girişimci olduğu, parayı sevdiği ve etraftaki her şeyden haberi olduğuydu. Ha bir de takıntılıymış gibi sürekli o ballı şekerlerden yiyordu.

Duman ve Bal [Sinan×Osman]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin