"Şiddetle başlayan hazlar, şiddetle son bulurlar,
Ölümleri olur zaferleri,
Öpüşürken yok olan ateşle barut gibi.
En tatlı bal bile tadıldıkça bıkkınlık verir,
Aynı tat isteği, iştah köreltir.
Onun için, ölçülü sev ki uzun sürsün sevgin,
Hedefe hızlı giden, yavaş kadar geç varır. "
-William Shakespeare, Romeo ve Juliet
Saatlerdir evin içinde deliler gibi volta atıyordum. Tek bir an bile oturamamıştım. Sürekli ağlamaklı bir şekilde, kalbim hızla atarken dolaşıp durdum. Sakin kalmak imkansızdı. Nefesim hızlı, nabzım aceleci, ellerim terliydi. Düşünmekten kafayı yiyecektim.
Eda ölmüş müydü? İyi miydi? Osman'ı görmüş müydü? Benim o işin içinde olduğumu biliyor muydu? Ya şimdi ne olacaktı? Bu saatten sonra olayların gizli kalması artık mümkün değildi. Polis illaki üzerine gidecekti. Peki ya Doğan şu an benim hakkımda ne biliyordu? Kendimden daha çok o ve Osman için endişeleniyordum. Ben zaten en başından beri umutsuz vakaydım, içten içe bir gün hayatımı kendi ellerimle mahvedeceğimi biliyordum ama Osman... Onun kimsesi yoktu, tek başındaydı ve üstelik ölmek üzereydi. Eğer hapishaneye girerse oradan çıkamadan ölüp giderdi.
Bunu düşününce ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Saçlarımı çekiştirip yüzümü ellerimle örttüm. Adeta boğazımı sıkan bir elle nefes almaya, hayatta kalmaya çalışıyordum. Başım yerinden kopacakmış gibi şiddetle sızlıyordu.
Keşke başka bir yol olsaydı. Keşke Osman bunları yapmadan önce onu başka türlü kurtarabilmenin bir yolu olsaydı. Şimdi tüm suçu ona yıkmam ya da tamamen ondan nefret etmem saçmalık olurdu çünkü bu işe karışmak isteyen bendim. O beni hiçbir şeye zorlamamıştı, bana uzak kalmam için şans vermişti ama ben yine de ona yardım etmeyi seçmiştim. Kendime kızmama rağmen biliyordum ki, zamanı geri alsam yine ona yardım etmeyi seçerdim. Daha da çok ağlamaya başladım. İçimde resmen bir savaş vardı. Siktir! Adam ölmek üzereydi işte. Ne yapsaydım?
Eğer zamanı geri alabilseydim Doğan'dan tamamen uzak dururdum. Böylece ona boş yere güven vermemiş olurdum. Eskisi gibi birbirimizi sevmeyen halimizle, iki yabancı gibi hayatımıza devam ederdik.
Aklıma sürekli tiyatro oyunu çıkışı bira içerken yaptığımız konuşma geliyordu. Üzülüyordum yine de. O tanıdığım kimseye benzemiyordu. Belki şartlar farklı olsaydı ikimizle ilgili her şey de çok başka olabilirdi, arkadaş kalabilirdik. Bu halimizle bir daha yan yana gelmemiz işten bile değildi.
Zamanı geri alabilsem değiştireceğim diğer şey de Eda'yla ilgili olurdu. Gururumu çiğner, beni kovsa da, istemese de yanında kalır, ne olursa olsun en kötü anında ona destek olurdum. Belki de bu sayede o da tüm çareyi uyuşturucuda aramaktan vazgeçerdi. Ah Eda... Bir zamanlar hayat dolu ve enerjiyle bakan o genç kızın gözlerindeki donuk bakışları gördüğüm anı hatırlayınca içim acıyordu. Her şey bir kelebek etkisi gibi birbirini etkilemişti. Osman'ı parasızlık ve sevgisizlikten bu işleri yapmaya götüren düzen ve toplumun yaptığı her şey en sonunda ona ulaşmıştı. Eğer Osman'ın ailesi onu yüzüstü bırakmasa, ameliyat parasını da onlar bir şekilde ödemeye çalışırdı. Bu sayede tabi ben de Osman'la asla tanışmamış olurdum. Bu gerçeği fark edince kalbim sızladı fakat sonra eğer böyle olursa Eda'nın o uyuşturuculara asla ulaşamayacağı aklıma geldi. Eda'nın hayatı kurtulacak, Osman da ailesiyle yaşarken bu pis işlere bulaşmamış olacaktı. Böyle geriye çekilip büyük resmen uzaktan bakınca her şey nasıl da birbirine bağlıydı. Hayat birbirine dolanmış düğümlerden oluşuyordu ve şimdi o düğümler çözülemeyecek bir haldeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duman ve Bal [Sinan×Osman]
Roman pour AdolescentsBağımlılık yapan bir şeydi bu adam. Bakışları, gülüşü kafamı güzel yapacak kadar iyiydi. Bir kere dudaklarını tadınca ondan uzak kalmak imkansızdı. Hem tehlikeli hem de iyi hissettiren, tekrar ve tekrar isteyeceğiniz türden bir şeydi. Tıpkı uyuşturu...