"Bitmişse
Kızıllığını avuç avuç içtiğimiz şafaklar
Öğleler, ikindiler çoktan geçmişse
Bir akşamüstü garipliği
Sarmışsa her yeri
Güneş devrilmiş
Renkler solmuş
Sesler kesilmişse
Son kuşlar da geçip gitmişlerse ufuktan
Ve çiçekler
Bükmüşse boyunlarını dalgın dalgın
Bil ki ölüm saati gelmiştir
Senden uzak, kendimden uzak
Tüm umutlardan ve her şeyden uzak
Ben ölmüşümdür uzaklarda bir yerde
Gövdesini kurtların oyduğu
Bir ağaç gibi devrilmişimdir
O anı sen bileceksin herkesten önce
Herkesten iyi sen anlıyacaksın
Çaresizliğini, yıkılmışlığını
Sevdiğin adamın
Ve seni nasıl sevdiğini
Duyacaksın derinden derine
Belli belirsiz
Bir gölge düşecek gözlerine
Fakat ağlamıyacaksın, ağlamıyacaksın
Sen tek gelinim, sen tek kadınım
Sen güzelim, nazlım, bebeğim
Kadersizim sen
Gülerken ağlayanım, ağlarken gülenim
Varlığım, nedenim, alınyazım benim
Elbette ağlamıyacaksın
Çünkü sonsuzluklar
Sonsuz sevenler içindir
Çünkü ölüm
Sevmeyi ve ölmeyi bilenler içindir."
-Ümit Yaşar Oğuzcan, Ölüm Gelmişse
Önceden Osman'ın hayaleti bir görünüp bir kaybolurdu ama şimdi ortadan hiç kaybolmuyordu. Hep yanımda, yakınımda bir yerlerdeydi. Bazen odaya gelip yatağa uzanıp hiç konuşmadan saatlerce yüzümü izliyor, bazen salonda battaniyenin altında kızarmış gözlerimle otururken o da yanıma oturup başını omzuna yaslıyordu. Rolleri değişmiş gibiydik. Normalde bir çocuk gibi onun peşinden koşan, sevgi bekleyen ben olurdum fakat şimdi o her an bana sokulmaya çalışıyordu.
Put gibi soğuk ve hareketsiz kalmak istemiyordum ama elimde değildi. Sonuçta o... Gerçek bile değildi.
Aklımda sürekli Osman'ın ölümü varken eskisi gibi aşık kalamıyordum bu yeni adama. Onunla da biriktirdiğim bir sürü anı olmasına rağmen gidip hayali birine aşık olmam şimdi çok hastalıklı geliyordu. Sanırım bu hala hayalle gerçeğin arasındaki uçurumun tamamen kapanmadığının bir göstergesiydi. Az da olsa sorgulayabiliyor, bazı düşüncelerimin anlamsız olduğunu fark edebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duman ve Bal [Sinan×Osman]
Novela JuvenilBağımlılık yapan bir şeydi bu adam. Bakışları, gülüşü kafamı güzel yapacak kadar iyiydi. Bir kere dudaklarını tadınca ondan uzak kalmak imkansızdı. Hem tehlikeli hem de iyi hissettiren, tekrar ve tekrar isteyeceğiniz türden bir şeydi. Tıpkı uyuşturu...