"Gitme o güzel geceye usulca,
İhtiyarlık yanmalı ve saçmalamalı gün kapandığında;
Öfkelen, öfkelen ışığın ölümünün karşısında.
Akıllı adamlar, bilmelerine rağmen karanlığa gömüleceklerini sonlarında,
Sözleri şimşek çaktırmamış olduğu içindir ki onlar,
Gitmezler o güzel geceye usulca."
-Dylan Thomas, Do Not Go Gentle Into That Good Night
-1999 Ocak-
İlaç kullandığım zamanları hatırlamaya başladım. Zamanla onlara nasıl bağımlı hale geldiğimi fark etmiştim. Önce beni hissizleştirmiş, hiçbir şeyi algılayamaz hale getirmişlerdi. İşte o zaman onlardan nefret etmiştim ama onlarsız hayatıma nasıl devam edeceğimi bilmiyordum. Onlar da tıpkı uyuşturucu gibiydi işte. Kafanı bir milyon yapıp seni hiçbir düşünemeyecek kadar cansız hissettiren birer yaratığa çeviriyordu. Uzun süre boyunca hep uykuyla uyanıklık arasında bir yerdeydim. İşin kötüsü, zamanla bu hissi sevmeye başlamıştım. Buna rağmen o ilaçları bıraktım. Onlara bağımlı olmadığımı kanıtlamak için yapmıştım bunu. Çok sancılı bir süreç olsa da bir süre cidden de alışmıştım onlar olmadan hayatıma devam etmeye.
Yatağın içinde onlarca anının parçasının arasında uzanmış yatıyordum. Geçmişi tekrar hatırlamakla o kadar meşguldüm ki yine zaman kavramını yitirdiğim bit dönemdeydim. Güneş kaç kere doğmuş, batmıştı bilmiyordum. Bazen gece olduğunda aslında bir önceki günü tekrar yaşıyormuş gibi hissediyordum. Bütün dengelerim şaşmıştı. Açlığı, susuzluğu, acıyı, uykusuzluğu anlayamıyordum. Tek bildiğim hiç durmayan düşüncelerle dolu olduğumdu. Onları kontrol edemiyordum. Her şey hakkında düşünüyordum, her şey... Bazıları anlamlıydı ama çoğu anlamsız ve karmakarışıktı.
Karanlıkta yatağımda oturmuş ifadesiz bir yüzle karşımdaki duvarı pür dikkat izlerken geçmişten gelen parçaları bir araya koymaya çalışmakla meşguldüm. Arkadaş grubumuzun ayrılma sebeplerinden birisi de bu olmalıydı. Bu olaydan sonra uzun süre içime kapanmış, haftalarda onların yüzünü bile görmemiştim. Önce ben uzaklaşmıştım onlardan. Bu olay yüzünden onlar da yavaş yavaş sessizleşmeye başlamıştı belki de. Ben tekrar aralarına döndüğümde ise Eda ve Işık olayı patlak verince tamamen kopmuştuk. Yani sandığımın aksine en başından beri tek sebep bu değildi, aynı zamanda Osman meselesi yüzünden de ayrılmıştık. Bu, hepimizi kötü etkilemişti. Ne zaman birbirimizi görsek Osman'ın acısını hatırlatıyorduk birbirimize. Ben onları itince onlar da benim yaralarımı iyileştirmekten vazgeçmişti.
Osman ortalarda yoktu. Hala bir yanılsama olduğuna inanmak istemiyordum. Sonuçta Osman'ın cesedini hiçbir zaman görememiştim. Belki de, yaşıyordu ama sırf yeniden ona bir zarar gelmesin diye bunu saklamak istemişti. Düşman sandıklarım dost, dost sandıklarım da düşmanım olabilirdi.
O sırada aklıma bir şey geldi. Hızla yataktan kalkıp odadan çıkarken saniyeler içinde evden ayrıldım. Hiç düşünmeden koşmaya başlamıştım. Vapuru bekleyecek vaktim yoktu, o yüzden ben de bir otobüse bindim. Gözlerimin altının mosmor olduğunu ve oldukça korkunç gözüktüğümü biliyordum o yüzden otobüste bana garip garip bakan gözleri boşverdim. Sakin kalmayı deniyordum ama sürekli ya ayağımla ritim tutuyor ya da parmaklarımı dizlerimin üzerine oynatıyordum. Karşımda oturan çocuk annesine sarılmış bana korku dolu gözlerle bakıyordu. Keşke onu bir canavar olmadığıma inandırabilseydim. Bunun yerine sadece başımı çevirip onunla göz temasını kestim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duman ve Bal [Sinan×Osman]
Teen FictionBağımlılık yapan bir şeydi bu adam. Bakışları, gülüşü kafamı güzel yapacak kadar iyiydi. Bir kere dudaklarını tadınca ondan uzak kalmak imkansızdı. Hem tehlikeli hem de iyi hissettiren, tekrar ve tekrar isteyeceğiniz türden bir şeydi. Tıpkı uyuşturu...