"Geleceğim bazen uykudayken sen,
Beklenmedik, uzak bir konuk gibi.
Sokakta bir başıma koyma beni.
Kapıyı sürgüleme üstümden.
Usulca girecek, bir yere ilişeceğim.
Bir zaman, karanlıkta bakacağım yüzüne.
Görüntün doyasıya dolacak gözlerime.
Seni kucaklayacak ve çekip gideceğim. "
-Nikola Vaptsarov, Farewell
Benim yükseklik korkumu keşfettiğim ve yüreğim ağzımda hayatımın son saniyelerini düşündüğüm günün üzerinden on iki gün geçmişti. Demek ki, o gün hayatımın son günü olsa ben öldükten sonra da pek bir şey değişmeyecekmiş çünkü şu son birkaç gün de tıpkı diğerleri gibi sıradandı. Uyan, okula git, eve gel, uyu ve sonra bunu tekrar et. Uyuşturucu etkisi yapan kısır döngünün mükemmel kısa formülü işte buydu.
Bazen okula sadece bu yüzden gittiğimizi düşünüyordum. İnsanın zihnini açık tutmanın ve aynı zamanda onu bulandırmanın en iyi yollarından bir tanesi bilgi öğrenmekti. Beyniniz hiç durmadan bir şeyler öğrendiği zaman adeta bilgi sarhoşu oluyordu. Geriye kalan tüm sesler, tüm insanlar, tüm önemli şeyler önemsiz bir şey gibi geliyordu gözünüze. Aç bir şekilde sadece daha fazla yeni şey öğrenmek ve daha fazla beyninizi uyuşturmak istiyordunuz. Fazla zindeliğin sonu eninde sonunda uyuşma demekti. Bu hissi biliyordum çünkü eskiden bazen otuz altı saat uyumadan laboratuvarda çalışırdım. Vay be, tam bir deliymişim gerçekten de.
Bu bir haftada birkaç kere Osman ortaya çıkmıştı. İkimiz de kalabalık yerlerde ya da insanların arasında takılmayı sevmiyorduk. O yüzden bazı günler okul çıkışı yanıma geldiğinde genelde benim evime gidiyorduk. Geçenki olaylardan sonra onun evine uğramamanın benim için daha güvenli olduğunu söylemişti. Tımarhaneden bozma bir apartmanın çatı katında arkadaşımın belalıları tarafından dövülerek öldürülmek gözüme çok ucuz ve basit bir ölüm gibi geldiği için bunu kabul etmiştim.
Evet, teknik olarak sanırım artık o benim için bir tanıdıktan daha fazlasıydı. Düzenli (aslında düzensiz) olarak görüşmeye devam ediyorduk, beraber takılıyor, bazen sabahlara kadar içiyor ve sohbet ediyorduk. O yüzden artık yeni bir arkadaşım var diyebilirdim. Tabi Osman'dan başka yüzüme doğru düzgün bakan bir insan bile olmadığı için direkt tek arkadaşım o sayılırdı. Arkadaş edinmeme yeminimi yine bozmuştum. Umarım bu sefer pişman olmazdım.
Osman'ı tanıdıkça düşündüğümden de karışık birisi olduğunu fark ediyordum. Espriler yapıyordu, bana göre daha konuşkan birisiydi ama sadece bana böyle gibiydi. Hatta bana da her zaman çok sıcak değildi. Bazı konularda mesafe koyduğunu, soğuk durduğunu hissediyordum. Genelde o kadar da enerjik olmayan, sert, ağırbaşlı birisi gibi duruyordu. Bir de serseriydi tabi. Benim cebimde sürekli bir içki matarası taşımama sürekli laf atıyordu ama o da etrafta yetmişlerden fırlama bir çizgi roman karakteri gibi sürekli ağzından sigarayla geziyordu. Biraz garip bir ikili olduğumuz kesindi.
***
Sıramda tek başıma oturmuş uykulu gözlerle tahtayı izlerken yazılar gözümün önünde kayıp gidiyordu. Biraz akşamdan kalma bir haldeydim. Karnımda dün akşamdan beri geçmeyen bir ağrı vardı. İçten içe okulu asma planları yapıyordum. Devamsızlıktan kalmama kaç gün kalmıştı acaba?
Kimya hocasının bir grup çalışması ödevi vereceğini duyduğumda sınıfın büyük bir kısmı gibi sıkıntılı bir şekilde iç geçirdim. Grup çalışmalarından gerçekten nefret ediyordum. Ödevi yapmamayı düşündüm hemen ama hocanın ödevi yapmama gibi bir lüksümüz olmadığını, akdi takdirde dersten kalacağımızı söylediğinde tek istediğim kafamı sıraya vurmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duman ve Bal [Sinan×Osman]
Teen FictionBağımlılık yapan bir şeydi bu adam. Bakışları, gülüşü kafamı güzel yapacak kadar iyiydi. Bir kere dudaklarını tadınca ondan uzak kalmak imkansızdı. Hem tehlikeli hem de iyi hissettiren, tekrar ve tekrar isteyeceğiniz türden bir şeydi. Tıpkı uyuşturu...