11 - zayıflık

520 40 77
                                    

"Uzakta olsan bile senin yanındayım,

Sen de yakınımdasın.

Güneş batıyor, biraz sonra,

Beni ışıtacak yıldızlar.

Ne olurdu burada,

Yanımda olsaydın."

-Goethe, I Think Of You




"Bağ kurmak zayıflıktır." dediği an zihnimde defalarca yankılanıyor, bozuk bir kaset gibi sürekli dönüp duruyordu. Ne zaman aklımdan atmak istesem önüme bir duvar çıkıyordu. Saydam duvarlar o anı iyice benliğime kazımamı istercesine beni bir köşeye hapsediyordu. O anıya iyice odaklanırsam belki bir süre sonra ilgimi kaybederim diye düşündüm. Bunu yapmak işe yaramayınca dikkatimi dağıtmaya çalıştım. Ama hiçbir şey onu düşünmeme engel olamamıştı.

Bundan iki hafta önce Osman'ın evinin salonunda oturup sabaha kadar sohbet ettiğimiz gece laf arasında bana bunu söylemişti. Çok sarhoş ve dalgın görünüyordu ama bunu söylerken neyi anlattığının gayet farkındaymış gibi duruyordu. Bazen ondan korkuyordum. Onun bana karşı göstermediği yönlerinden, belki de asla kıramayacağım duvarlarından çekiniyordum. Bana asla tam olarak güvenmeyecek gibi geliyordu.

Ona kızamazdım, bu haksızlık olurdu çünkü aslında benim de ona karşı göstermediğim yönlerim hala vardı. O da tam olarak benim en karanlık yanlarımı, en kötü anlarımı, bir fırtına gibi her şeyi yıktığım ve kırdığım zamanları görmemişti. Her zaman duygularımı açmıyordum. Eğer açarsam sonra bundan pişman olurum diye korkuyordum. Sanırım o da aynısını bana yapıyordu. Çoğu insanın duygularını kolayca açtığını gördüğüm için Osman'ın böyle olması bana kendimin de dışarıdan nasıl göründüğünü göstermişti. Anlaşılmayan taraf olmaktansa anlamayan taraf olmak daha kötü bir histi.

Şafak sökerken hala boş gözlerle tavanı izliyordum. Odanın içi yavaş yavaş bir kızıllık kaplıyordu. Osman'ın ne halde ve nasıl olduğunu düşünmeden edemiyordum. Sahilde oturduğumuz günden beri bir hafta geçmişti. Bir hafta boyunca yanıma bir kere gelmişti. Onda da sahilde biraz oturmuştuk ama neredeyse hiç konuşmamıştık. O sinir bozucu esprilerini bile yapmamıştı. Sadece sessiz ve düşünceli duruyordu. Gözlerinin altı mosmordu. Uykusuz olduğunu söylemişti. Aramızda bir soğukluk, bir mesafe, konuşulmayan, onu rahatsız eden bir şeyler vardı ama ne olduğunu bilemiyordum. O da tıpkı benim çoğu zaman yaptığım gibi kendini kapatıyordu.

O yanıma pek gelmeyince ben onun evine gitmeye karar vermiştim ama gittiğimde evde yoktu. Üç gün önce akşam beni aradığında, yorgun bir sesle işlerinin yoğun olduğunu ve çok çalıştığını söylemişti. Zaten hastaydı, bir de bu kadar yorgunlukla nasıl başa çıkacağını bilemiyordum. Son zamanlarda onda farklı bir şeyler vardı. Bunun sıkıntısı aklımdan hiç gitmiyordu.

Onun üzerine bu kadar düşündüğüm için rüyalarıma girip duruyordu. Zaten hiçbir gece doğru düzgün uyuyamıyor, sabahları hep çok yorgun uyanıyordum. Tamamen dinlenmiş olmak sanki imkansız gibiydi.

Rüyalarımda ya onu başkalarıyla beraber evinde takılırken görüyordum ya da onu havuzda öptüğüm anı tekrar tekrar görüyordum. Osman bu olayın üzerinde hiç durmazken ve konusunu tekrar açmazken benim sürekli aklımı meşgul etmesi sinirimi bozuyordu. Osman'la ilgili her şey sinir bozucuydu aslında. Bazen çok bilmiş olmasına, istediğinde beni önemseyip istediğinde yok saymasına, kendini kapalı ve gizemli tutmasına sinir oluyordum. Bazen fazla rahat davranması, gamsız olması da gıcık bir durumdu. Belki de onun bu gamsız hallerini bazen kıskandığım için böyle düşünüyordum.

Duman ve Bal [Sinan×Osman]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin