"Seni sevmeye başlamak için seviyorum seni,
sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak
bir yolculuğa yeniden başlamak için:
bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni."
-Pablo Neruda, Matilde Poem
İnsan bazen bazı olayları kafasında o kadar büyütüyordu ki, kendi kendine "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak." deyip duruyordu. O gece eve gelip kendime küfürler ederek uyukalırken de aklımdan geçen buydu. Yaptığım şey aşırı garip olmuştu. Osman'a zaten bulabildiğim kadar müşteri bulmuştum. Bundan sonrası kolaydı. Eğer daha fazla insan istiyorsa tek yapması gereken bir şeyleri kulaktan kulağa yaymak olurdu. Yani iş konusunda bana o kadar da ihtiyacı kalmamış olmalıydı. Bu hareketimden sonra benden uzaklaşması çok normal olurdu.
Kendimi onun yerine koydum. Ben olsam onun gibi bir tepki vermezdim. Kızardım, benden uzak durmasını isterdim, rahatsız olurdum. Hala düşündükçe yerin dibine giriyordum.
Beklediğimin aksine o geceden sonra kıyamet falan kopmadı. Ben en sonunda tekrar okula döndüm. Osman da bazı işleri olduğu için birkaç gün yanıma uğrayamadı. Bir iki kere telefonda görüştük. Benim aksime o hiçbir şey olmamış gibi rahattı. O olaydan hiç bahsetmeden, hatta dalgasını bile geçmeden konuşuyordu. Ben de bu durumdan memnundum. Önemsememesine bozulmuş muydum? Hayır ama sadece beni istediğinde görmezden gelmesi hoşuma gitmiyordu.
Uzun süre sonra sınıftan içeri girdiğimde akşamdan kalma olmadığım sayılı günlerden birisiydi. Bir haftadan fazladır evde dinlenmeme rağmen yine de yorgundum ama en azından geçen gece yüzmek vücudumu biraz rahatlatmıştı. Sınıfa peşimden sürüklenen fısıldaşmalar ve garip bakışlarla beraber girdiğimde çantamı en arka sıraya koyup oturdum.
Kerem sınıfa girip boş sırasında duran eşyalarını aldığında bana her zamanki gibi ters ters bakmıştı. Üzerinde basketbol forması vardı. Sanırım maça gidiyordu. Bana attığı bakışları, Eda'nın sırasında oturmuş, hararetli bir şekilde sohbet eden Işık ve Eda'ya da atmıştı. Kızların onu fark ettiğini sanmıyordum. Kısık sesle konuşsalar da tartışıyor gibi duruyorlardı.
Eda sakin kalmak konusunda pek iyi sayılmazdı, Işık ise sinirlendiğinde hemen kenara sıkışır, kaçardı. Az sonra Işık sıradan kalktığında Eda kolundan tutup onu durdurmaya çalıştı ama Işık yine de kolunu çekip sırasına oturmuştu.
Ben de kendi önüme döndüm. Sıramda tek başıma otururken aklıma Osman'dan başka bir şey gelmediğini fark ettim. Hayatım o kadar olaysız ve monotondu ki, Osman'ın beraberinde getirdiği olaylar dışında üzerinde düşüneceğim hiçbir şey yoktu. Bazen aklıma ya beraber ettiğimiz sohbetler ya da yapmaya çalıştığımız iş geliyordu. Gözlerimi etrafta huzursuzca gezdirdim. Acaba bir anlayan olmuş muydu? Şimdilik her şey normal gözüküyordu. Neyi anlayacaklardı zaten? Alnımda yazmıyordu ya.
O sırada Işık'ın elinde bir torbayla yanıma geldiğini gördüm. Az öncenin aksine şimdi her zamanki gibi hayat dolu ve enerjik duruyordu. "Sinan yılbaşı için sınıfça yılbaşı çekilişi yapıyoruz. Sınıf öğretmeni herkesin katılmasını ısrarla istedi."
Bıkkın bir şekilde gözlerimi devirdim. Bu saçma olaylar da asla bitmiyordu. "Çocuk muyuz biz? İsteyen katılsın işte, niye zorunlu tutuyor?"
Işık heyecanla konuştu. "Önemli olan hediyenin manevi değeri zaten. Bak birazdan benim sıramda herkes isimleri çekmeye başlayacak. Sen de gel."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duman ve Bal [Sinan×Osman]
Teen FictionBağımlılık yapan bir şeydi bu adam. Bakışları, gülüşü kafamı güzel yapacak kadar iyiydi. Bir kere dudaklarını tadınca ondan uzak kalmak imkansızdı. Hem tehlikeli hem de iyi hissettiren, tekrar ve tekrar isteyeceğiniz türden bir şeydi. Tıpkı uyuşturu...