"Ne zaman aynadaki yüze baksam,
Bilmiyorum hangi yüz bana bakıyor.
Bilmiyorum hangi yaşlı yüz sessizce
Ve bezgin bir öfkeyle kendi imgesini arıyor."
-Jorge Luis Borges, A Blind Man
Şu son iki günde her şey o kadar hızlı gelişmişti ki, artık olayların hızına zar zor yetişiyordum. Osman beni bu işten olabildiğince uzak tutmak konusunda kararlıydı. Çalıştığı adamın sadece lakabından ve bir sürü adamının olduğundan bahsetmişti. Sanırsam lakabı "Akrep"ti. Aman ne güzel. Tam da üçüncü sınıf aksiyon filmlerinin kötü adamının adı gibiydi. Neyin içine bulaştığını düşündükçe onun adına endişeleniyordum.
Adamlarla görüşmek için nereye gittiğini bana pek anlatmamıştı. Sadece bodrum katında, ıssız bir sokak arasında bir yer olduğunu söylemişti, o kadar.
Osman'ın planına göre uyuşturucuyu vereceği kişilere yüzünü gösterme niyetinde pek değildi. Gerçek adını söylemeyecekti. Ne kadar az insan onu tanırsa, yüzünü görürse onun için o kadar iyiydi.
Beraber akşamları bir araya gelip eskisi gibi takılıyor, bazen de planın üzerinden geçiyorduk. O akşam konuştuktan sonra eski halimize dönmüştük. Söylediğine göre hala beni tanımak istiyordu çünkü hakkımda o kadar da fazla şey bilmiyordu. Kulağa garip gelecek belki ama ikimiz de aramıza mesafe koymamaya karar vermiştik. Sanırım bunun sebebi ikimizin de bir arada kalmak istiyor olmasıydı. Teknik olarak onun pek kimsesi yoktu. Şu an ailem yanımda olmadığı için ben de yalnız sayılırdım. Yan yana olunca daha az yalnız kalıyorduk en azından. Birbirimize iyi geliyorduk. İlk defa yalnızlık yerine biriyle olmak daha iyi geliyordu. Sessizlik yerine sohbet etmek kendimi rahat hissetmemi sağlıyordu. Belki de bunun sebebi bunca zamandır sohbetini sevebileceğim birini ancak şimdi bulmuş olmamdı.
Osman'la benim odamda oturduğumuz akşam teneke biralardan içerken ben de yatağıma uzanmıştım. O ise masaya oturmuş beni izliyordu. "Gözlem yapmak konusunda iyisin Sinan. Bunu kullanmanı istiyorum. Sınıfından değil, özellikle de kendi sınıfının dışından insanları bulmaya çalış. Çünkü eğer olur da bu haber yayılırsa ilk önce hangi sınıftan öğrenciler bu işe bulaştıysa senin gibi bir haberciyi de o sınıflarda aramaya başlayacaklar. İlgiyi kendinden uzak tutman gerekiyor. Her ihtimali düşünmek zorundayız. "
Dediklerinin hepsini aklıma not ediyordum. Zayıf halkalar bulmamı istiyordu. Kim uyuşturucu almaya daha yatkın duruyorsa onu bulmamı istiyordu. Biraz araştırma ve gözlem yapmam gerekecekti ama halledebilirdim. İstediği şey, onları Osman'a götürecek olan bir buluşma noktasının yerini ilgi çekici bir şekilde yazıp onlara bir şekilde ulaştırmaktı. Notları direkt ben veremezdim. Habersiz bir şekilde onların gözünün önüne bırakmam gerekiyordu. Tabi ben notta uyuşturucudan falan bahsetmeyecektim. Eğer gerçekten Osman'ın yanına giderlerse meseleden bahsedip onları ikna etmeye çalışan kişi o olacaktı. Her şey böyle işleyecekti. Ben Osman'ın reklamını yapan gizli bir haberciden fazlası olmayacaktım.
İş ne zaman Osman'a gelse, "Beni merak etme, ben hallederim. Başımın çaresine bakarım." kafasında takılıyordu ama iş ne zaman benim yapacağım kısma gelse üzerime titriyordu. Başıma bir bela gelmesini gerçekten istemiyor gibiydi. Yatakta uzanıp tavanı izleyerek biradan içmeye devam ederken bir anlığına gözlerimi ona çevirip kendi kendime gülümsedim. Haberi yoktu belki ama ben zaten şu an belanın ta kendisine bakıyordum.
***
Fazla vaktimiz olmadığını biliyordum o yüzden teneffüslerde okulda sürekli keşfe çıkmam gerekiyordu. En sonunda birinci sınıflardan iki kişiyi, ikinci sınıflardan üç kişiyi ve son sınıflardan da iki kişiyi gözüme kestirmiştim. Devamında işin asıl kısmı başlamıştı. Cebimdeki ufak not kağıtlarına bir kez daha baktım. "Çıkışta, okulun arkasındaki tamirci dükkanın sokağında seninle tanışmak için bekliyor olacağım. Eğer benimle görüşmek istiyorsan kimseye bundan bahsetme ve tek gel." diye bir not yazıyordu. Ben değil, Osman yazmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duman ve Bal [Sinan×Osman]
Teen FictionBağımlılık yapan bir şeydi bu adam. Bakışları, gülüşü kafamı güzel yapacak kadar iyiydi. Bir kere dudaklarını tadınca ondan uzak kalmak imkansızdı. Hem tehlikeli hem de iyi hissettiren, tekrar ve tekrar isteyeceğiniz türden bir şeydi. Tıpkı uyuşturu...