0.8

53 8 0
                                    

İki hafta.
Yeji'yi evde ölü bulmamın üzerinden tam iki hafta geçmişti, o akşam menajerimiz denen o adama sadece bir tokat atıp yüzüne tükürmüştüm. Son anda kargaşayı duyup gelen birileri olmasaydı beynimin pekmezini akıtana kadar beni döverdi belki de, ama fırsatı kalmamıştı.

Polisler hemen ertesi gün onu gözaltına almışlardı fakat delil yetersizliğinden iki gün sonra salınıvermişti.

Şirket ise elinden geldiği kadarıyla olayı örtpas etmeye çalışmıştı fakat bu sırada ise devreye ben girmiştim, zaten olayın olduğu sıralarda sürekli olarak gündemde bu vardı.

Koreli idol Han Yeji gerçekten intihar etti mi?

Haber başlıklarını sıralamaya çalışsaydık liste uzayıp giderdi elbet, fakat sadece Twitter hesabıma girmiş, Yeji'nin neden intihar ettiğini detaylarıyla anlatmış ve ortaya koca bir bomba bırakıp gitmiştim.

Kendimi şirketin açacağı bir davaya çoktan hazırlamıştım zaten, fakat düşündüğüm yaşanmamıştı, en azından henüz...

Ancak her şey bir kenara dursun, bu iki hafta içinde beni en çok zorlayan şey şüphesiz Yeji'nin cenazesi olmuştu.
Elimde olmadan kendimi suçlayıp durmuş, o olmadan ne yapacağımızı düşünüp düşünüp ağlamıştım.

Otopside çıkan detaylı sonuçlara bakmaya ailesi hariç hiçbirimiz cesaret edememiştik, ve cenaze gününden bu güne kadar şirkete adımımı atmamış, kızlarla iletişimi kesmiştim.

Annemler ne yapacaklarını bilmiyorlardı, iştahım olmadığından yemek yiyemiyordum, insanlarla iletişimi neredeyse sıfıra indirmiştim ve bırakın dışarı çıkmayı odamdan dışarı adımımı bile atmamıştım.

Diğerlerinin de birbirleri ile konuşmadığına emindim, birbirimizden çekinir olmuştuk.
Kimse bir diğerine şimdi ne olacak, devam edecek miyiz yoksa bitti mi diye sormaya cesaret edemiyordu.

İstifamı vermemiştim, nasılsa şirket bok yoluna girmişti. Bana karşı hiçbir şey yapmamaları ilk başta beni işkillendirse de uğraşacak daha önemli işleri olduğundan benim cezamı kesmeyi ikinci plana attıklarını anlamam uzun sürmemişti.

Hayat böyle monoton ilerlemeye devam ederken bir gün Aera'nın beni araması ile korkmuştum. Kendimi tamamen kapattığım bir dünyaya yeniden adım atmak gibi bir şeydi telefona cevap vermek.

"Efendim?"

"Sana bir şey söylemem gerek." dedi, "Bighit... Şirketi satın almış."

Birkaç saniye cevap veremedim, şaşırmıştım. "Ne zaman?" diye sordum.

"Birkaç gün oluyor."

"Başkan artık para kaynağını da bulduğuna göre beni postalaması an meselesidir zaten." dedim ruhsuz bir şekilde gülerek.

"Ha-rin, başkan artık yok."

"Ne demek yok?"

"Bighit satın aldıktan sonra yönetim departmanını tamamen yeniledi, hatta verdikleri bir röportaj var, istersen onu izle."

"Anladım." dedim nefesimi vererek.

"Arama sebebim sadece bu değildi, kızlarla her zaman gittiğimiz kafede buluşmak istiyoruz, bilirsin, konuşmak için. Bugün saat üç gibi orada olacağız. Gelmen gerek."

Bu konuşma işinin nereye varacağından adım kadar emindim, fakat yine de "Gelmeye çalışırım." deyip telefonu kapadım.

Bir anda bu kadar haberi almak değişik hissettirmişti.
Konuşmadan sonra yaptığım ilk iş bighitin yaptığı açıklamayı bulmak oldu.

euphony ~ kthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin