17. BÖLÜM

9.5K 486 4
                                    

Azra'ya yüzyıllar gibi gelen 2 gün geçmişti. Gökalp'ten ses soluk yoktu. İçi içini kemirse de, arayıp sormasına gururu engel oluyordu.

Sanırım bir hikaye daha başlamadan bitmişti.

Alayla gülümsedi. Bu hayat ne zaman ona gülmüştü ki? Hep yalnızdı.

Keyfi yoktu, işe kafa yoracak halde değildi. Evde yatmayı tercih etti.

Ablasının keyifsiz olduğunu gören Miray, ablasının evine Kutay ve diğerlerini çağırsa da onlar gittikten sonra tekrar aynı hale bürünmüştü.

Şimdi ise oturduğu yerden ablasını süzüyordu. Mutlu olması için ne yapabilirdi?

Ablası en çok neyi severdi?

Bilmiyordu.

Ne kadar tanıyordu ki ablasını? Ablası onu tanırken, tanımak için çabalarken, o nasıl tanıyamamıştı?

Ama geçmişte kalmıştı. Artık tam anlamıyla abla-kardeş olacaklardı. Önce ablasının moralini düzeltmesi gerekiyordu.

Kapının çalmasıyla kaşları havaya kalktı. Kutaylar gitmişti, bir daha gelmezlerdi. Gelen kimdi?

Kapı deliğinden bakmasıyla yüzünü buruşturdu. Tam da kendisi buradayken mi geleceği tutmuştu?

Yavaşça kapıyı açtı. Yüzünden akan memnuniyetsizlik kendini belli ediyordu. Ancak karşısındaki kişiye baktığında onun da kendisinden pek farkı yoktu.

"Azra için gelmiştim ben. Şu sıralar iyi değil sanırım. Mesajlara bakmıyor. İşe de gitmemiş."

Pekala, ablası için Umut denen adama katlanabilirdi.

"Morali bozuk 2 gündür. Keyfini yerine getirmeye çalışıyorum."

Kaşlarını çatışını izledi adamın. Azra'ya değer verdiği belliydi. Belki o tepkileri vermeseydi kendisine de değer verecekti. Fakat umrunda değildi. Zaten onu abisi olarak istemiyordu, ablası ona yeterdi.

"Gökalp ile alakası olma ihtimali?"

"Yüzde yüz." dedi iç çekerek. Ardından devam etti.

"Ama merak etme. Basit bir üzüntü sadece, geçer. Aslına bakarsan onu en çok üzen, belirsizlik. Alttan alttan Gökalp'e 'bundan sonrası sana bağlı' dedi. 2 gün geçti adamdan ses yok. Gelip 'bitti' dese sıyrılır modundan. Her neyse git detayları ondan öğren, ben yukarıdayım." diyerek cevabını beklemeden uzaklaştı.

Yanına oturan abisine döndü Azra.

"Hoşgeldin." dedi gülümseyerek.

"Hoşbulmadım, kusura bakma. Hadi işe gitmezsin de, mesajlarıma bak bari kızım. Merak ettim seni. Anlat bana neler oldu."

Derin bir soluk aldı ve iki gün öncesini anlattı.

"Böyle işte. 2 gündür de kendisini bekliyorum. O gün sevgili olacaktık. Her şey tepetaklak oldu. Bir karar versin, ona göre önüme bakacağım."

"Merak etme. Gelecek, hem de sevgilin olarak. Şimdi benim gitmem lazım. Çok yoğunum ama seni görmesem rahat etmeyecektim. Kendini üzme diyeceğim ama sen güçlü birisin, bir erkek için kendini hırpalamayacak kadar da akıllı." Eğilip saçına öpücük kondurdu

"Görüşürüz. Kalkma ben kendim giderim." dedi ve gitti.

Çok geçmeden Miray da aşağı indi ancak arkadaşlarıyla buluşacağını söyleyip gittiğinde omuzları çöktü.

Kalmıştı tek başına.

Şikayetçi değildi, bazen yalnızlığın güzel tarafları oluyordu.

Yine kapının çalınmasıyla oflayarak kapıya gitti. Yol geçen hanına dönmüştü evi.

Deliğe bakmadan açtı kapıyı.

Kesinlikle mahçup gözlerle bakan bir Gökalp beklemiyordu.

"İçeri girebilir miyim?"

Bir şey demeden kenara çekildi.

Susması daha da yaktı Gökalp'in canını.

Karşılıklı oturdular. İfadesiz gözlerle adama bakıyordu. Tamamen bitirmeye mi gelmişti?

"Seni almaya gelirken tesadüfen gördüm tarihi. Kafama balyoz inmiş gibiydi. Kendimi ne ara mezarlıkta buldum hiç bilmiyorum. Ağladım, özür diledim annemden. Üzüntümden seni aramak aklıma bile gelmedi.

Annemin ölüm yıldönümünü unutmuştum. Bu hayatta en değer verdiğim kişi. Annem ya, annem! Nasıl unutabilirim diye kendimi suçladım sürekli. O gün seni cevapsız bıraktım ama yemin ederim seni suçlu bulduğumdan değil. Böyle bir aptallık asla yapmadım. Kafam yerinde değildi anla işte. Seni kırdım biliyorum. Özür dilerim, affet beni."

Top oynarken vazo kırmış çocuklar gibi bakıyordu. Suçlu, mahçup ve üzgün. Gözaltları çökmüştü. 2 günde 2 yıl yaşlanmış gibiydi. Ne diyeceğini bilemedi, sadece kafa salladı.

"Sorun yok, Gökalp."

Gökalp ani bir kararla ayağa kalkıp aynı koltuğa, tam dibine oturdu. Azra bu yakınlıktan afallarken, Gökalp'in de bir farkı yoktu.

"Bak biliyorum bir hata yaptım. Ama... O gün koyamadığımız ismi şimdi koyalım mı? Bu 2 günlük ayrı kalışımızda kafama dank etti, bir şeyleri anlamamı sağladı." Titrek bir nefes verdi ve devam etti.

"Sana aşığım ve seni bırakmak istemiyorum."

Karşısındaki kızın mimiklerini izledi. Şaşırmıştı. Hala cevap gelmemesiyle gülüşü soluyordu ki kızın dişlerini göstererek gülümsemesiyle içine yeniden umut tohumları ekildi.

"Bu 2 gün benim de bir şeyleri anlamamı sağladı. Ben de sana aşığım ve biliyor musun, benim de seni bırakmaya hiç niyetim yok." diyerek kendisine uzandı ve dudaklarını mühürledi.

AZRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin