Chapter Thirty

1.3K 139 581
                                    

EMMA

Erin'den özür dilemiştim.

Dünyanın en samimi ve içten özrü sayılmazdı fakat birdenbire gereksiz şekilde yükseldiğimin ben de farkındaydım. Bu nedenle -her ne kadar suçu dengesizleşen hormonlarıma atma alternatifine sahip olsam da- Sarah'nın elinde çantası ve montu ile masaya geldiğini gördüğümde gergin bir gülümsemeyle özür dilemiştim.

Tuhaf bir şekilde Erin özrümü kabul etmiş ve önemli olmadığını söylemişti. Eğer işler öbür türlü olsaydı ve bu çıkışı o yapsaydı muhtemelen özrünü kabul etmez, günlerce ve aylarca bunu düşünür ve kendimi yerdim. Fakat o omuz silkmiş ve savuşturmuştu.

Sarah'nın telefonunu kulağında tutarak yavaş ve oyalanan adımlarla yanımıza yaklaştığını fark edince ayaklandığımdaysa Erin de benimle birlikte ayaklanmış ve beklemediğim bir anda bana sarılmıştı.

Erin Andrews. Bana. Sarılmıştı.

Bu sırada endişe etmemem gerektiğini ve bebeğime ve Harry'ye iyi bakmamı söylemeyi de ihmal etmemişti. Ardından Sarah gelmiş, kısa bir vedalaşmadan sonra kafeden çıkabilmiştik. Ben arabama binerken Sarah kapıya yaslanmış yüzünde alaycı bir gülümsemeyle bana bakmıştı.

"Erin sana sarıldı."

"Arabana geç Sarah." Dedikten kapıyı kapatıp kontağı çalıştırmış ve Sarah'nın evine sürmüştüm. Yol boyunca Harry bir an bile aklımdan çıkmamıştı. Normalde de onu düşünmeden durabildiğimden değildi ama bu sefer başkaydı. Farklı hissediyordum.

Sanki başta boğulmama neden olsalar da Erin'in söyledikleri omuzlarımdan büyük bir yükü alıp hafiflememe neden olmuşlardı. En başında diğer eski sevgililerini değil de onu sorun etmemin sebebi ciddi olduklarını düşünmemdi çünkü günler geçiyordu fakat ayrıldıklarına dair konuşan olmuyordu.

Böyle durumlarda genelde olan çapkın tarafın -burada ikisini hemen hemen eşit görebilirdik- sonunda hayatlarını geçirecek kişiyi bulmaları, durulmaları ve ciddi adımlar atmalarıydı. İşte bu yüzden ilişkileri üçüncü, dördüncü ayına girdiğinde gittikçe umutsuzluğa kapılıyordum.

Şimdi öğrendiğimse o kadar da ciddi olmadıklarıydı, hiçbir şey zamanında korktuğum gibi değildi ve yanlış olduğunu biliyordum fakat bu o kadar hafifleticiydi ki kendime engel olamıyordum.

İçim kıpır kıpırdı, şu an odasında, Sarah'nın götüreceği kıyafetleri seçerken bile Harry'nin gelmesini iple çekiyordum. Bir an önce gelsin ve yüzünü görüp sesini duyayım diye sabırsızlanıyordum, parmak uçlarımın karıncalandığını hissedebiliyordum.

"Acaba çok fazla şey mi götürüyorum?" Diye mırıldandı Sarah üzerinde oturduğum yatağına yığdığı kıyafetlere bakarken. Beni Harry ile ilgili olan düşüncelerimden çekip aldı.

Anlattığına göre Lyon'a gidecekti. Orada hukuk bürosu olan bir arkadaşının yanında iş bile ayarlamıştı kendine ve bir süre de onun evinde kalacaktı. Pazar akşamı uçağı kalkıyordu. Bütün bunlar, kalacağı yerin arkadaşının da olsa otel değil bir ev olması, kendisine iş bulması, ciddi şeylerdi. Tatile gitmiyordu, kısmen taşınıyordu.

"Sarah." Ellerimden destek alıp hafifçe geriye yaslanırken konuştum. "Kendine iş bulmuşsun. Bu iki haftalık Fransa tatili değil, belli ki epey uzun süre kalacaksın. Fazla şey götürdüğünü sanmıyorum. Biletin tek yöne."

"Doğru." Elinde krem rengi bir gömlek tutarken olduğu yerde durdu ve yere baktı. Göğsü ağır hareketlerle inip kalktı. "Sanırım biraz korkuyorum." Başını kaldırdı ve göz göze gelmemize neden oldu, kirpikleri titreşti. "Daha önce hiç bu kadar uzaklaşmamıştım."

Separation Parade | H.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin