Chapter Sixteen

1.4K 120 489
                                    

EMMA

'Bilirsin, geçen yaz aramızda tam olarak ne olduğunu bilmiyordum, diyor. Eve taşınmam gerektiğinde falan. Düşünmüştüm ki belki burada kalmama izin verirsin veya öyle bir şey. Sonunda bize ne oldu gerçekten bilmiyorum.

Göğsünde keskin bir acı hissediyor ve eli boğazına ulaşıyor, hiçbir şey tutmuyor.

Bana başka insanlarla görüşmek istediğini söyledin, diyor. Burada kalmak istediğine dair hiçbir fikrim yoktu. Benden ayrılıyorsun sanmıştım.

Bir saniyeliğine avuç içiyle ağzını ovalıyor ve sonra nefes veriyor.

Burada kalmak istediğine dair hiçbir şey söylemedin, ekliyor. Hoş karşılanırdın, açıkçası. Her zaman öyleydin.

Pekala, tamam, diyor. Bak, ben gideyim o zaman. İyi geceler.

Gidiyor. Kapı arkasından kapanıyor, çok sesli bir şekilde değil.'*

Kapının çalmasıyla elimdeki kitabı koltuğa bırakıp ayaklandım. Pijamamın gevşeyen iplerini çözüp tekrar bağlarken kapıya ilerledim. Harry olmalıydı, neredeyse gece yarısıydı. Bu akşam Sarah ile buluşacaklardı fakat neden anahtarını kullanmıyordu ki?

Elimle saçımı kulağımın arkasına atıp kapıyı açtım.

"Neden anahtarını-" Sorum dudaklarıma kapanan dudaklarıyla yarım kaldı ama ben öpüşüyle bütün olmuştum. İki eli birden yanaklarımı kavramış, bana da attırdığı birkaç adımla içeri girince kapıyı ayağıyla kapatmıştı.

Dudaklarım onunkilerin altında nazikçe ezilirken elimde olmadan gülümsedim ve nefes almak için geri çekildim. Gözleri gözlerime değince titreşti. "Sarhoş olmuşsun." Dedim azarlarcasına, ciddi değildim.

"I-ıh, değilim." Dudaklarımı tekrar öptü ve geri çekildi. "Ama birazdan olabilirim."

Elleri yanaklarımdan omuzlarıma, oradan da belime indi ve vücutlarımız birleşene kadar beni kendine çekti. Ağzından çıkan sıcak nefeslerini bu sefer boynumda hissedince omuzlarına tutundum. "Neden anahtarını kullanmadın?" Yarım kalan sorumu sorduğumda burnundan hızlı ve sert bir nefes verdi.

Çenesini omzuma yaslayıp "Bulmakla uğraşamazdım. Hemen sevdiğim kadını görmek istedim." dedi. 'Sevdiğim kadın' demesiyle kalbim ısınsa da orada takılı kalmadım.

Sağ elimi omuzundan çekip kot pantolonunun arka cebine götürdüm. "Buradaki anahtarı bulmak mı uğraştıracaktı?" Geriye bir adım atıp yüzüne baktım. Göz bebekleri kocaman olmuştu, dudakları pembe ve nemli görünüyordu.

"Of tamam biraz sarhoş olabilirim. Sadece azıcık. Ama asıl konuyu kaçırıyorsun."

"Neymiş asıl konu?" Kaşlarımı kaldırdığımda tembelce gülümsedi. Bu gülüş onda tam bir serseri havası yaratıyordu. Düğmelerini neredeyse yarıya kadar açtığı kırışmış gömleği ve onun altında ağır ve bariz bir şekilde inip kalkan göğsü nefesimi kesiyordu.

"Sen," Dedi işaret parmağını burnuma dokundurup. Sonra parmağını kendisine çevirdi. "Ve ben," Ardından bakışları bir an arkama odaklanıp tekrar benimkileri buldu. İşaret parmağını arkamda bir yere doğrulttu. "Ve orası." Gülümsemesini silmeden bakmaya devam ederken nereyi gösterdiğini çok iyi biliyordum.

Başımı iki yana salladım. Ben "Olmaz." der demez sızlanmaya başladı.

Ağlarcasına "Nedenmiş o?" diye sordu. Elini tişörtümün içine ilerletip soğuk parmaklarını karnıma değdirdi. Tüylerim diken diken olsa da kendimi tuttum.

Separation Parade | H.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin