Chapter Twelve

1.4K 115 261
                                    

EMMA

Alex...

Noelle, Thomas'a Alex'i vermişti. Sarah'nın ona veremeyeceği tek şey bir bebekti. Ağzım açık bir şekilde ona bakarken ne düşünmem, ne hissetmem gerektiğini bilemedim. Konuşamadım, dudaklarımı sürekli kıpırdatıyor ve bir şeyler söylemek istiyordum ama kelimeler sanki birbirlerine küsmüş gibi bir araya gelmeyi reddediyorlardı.

"Bir şey söylemeyecek misin?" Dedi Sarah, tıpkı Thomas'ın onu anlattıktan sonra sorduğu gibi. Ama sesinin tonu söylenecek bir şey olmadığının farkında gibiydi. Şu saatten sonra söylenecek ya da yapılacak herhangi bir şeyin oldukları konumu değiştirmesi pek de olası değildi. Thomas, Noelle ile evliydi ve bir çocukları vardı. Sarah'nın onu sevmesi ya da Thomas'ın en büyük zaafı olmasının bir önemi yoktu.

"Gerçi ne denir ki, değil mi? Olan oldu sonuçta." Bu tam olarak bir soru değildi. Çünkü cevap vermem için duraksıyor ama konuşmamı beklemeden devam ediyordu. "En iyisi buydu zaten onun için. Noelle harika bir kadın, Thomas'ı seviyor. Thomas da onu tabi. Ara sıra kavga ediyorlar ama önemli değil ki, her ilişkide kavgalar olur. Hem Alex olduğu sürece-"

"Kes artık şunu."

Sonunda konuşabildiğimde, Sarah susup gözlerimin içine baktı. "Ne dediğinin farkında mısın? Hatta hayır ya şu an ne dediğini boşver. Yıllar önce söylemediğin şey ile bugünü nasıl etkilediğinin, ne yaptığının farkında mısın Sarah? Sana inanamıyorum."

"Emma-"

"Hayır, bahane duymak istemiyorum. Bu çok yanlış Sarah, böyle bir şeyi ondan gizleyemezsin. Buna hakkın yoktu, onu nasıl hissettirdiğini tahmin edebiliyor musun? Edemezsin tabi, ama ben ediyorum. Bok gibi! Bu berbat bir his, sevdiğin kişi tarafından nedenini bilmeden terk edilmek bir insanın yaşayabileceği en yıkıcı şeylerden biri. Ve sen bunu Thomas'a yaşattın. Bir de utanmadan onu sevdiğini söylüyorsun. Bu sevgi değil Sarah, bencillik."

"Bencillik." Diye mırıldandı Sarah, sanki bu kelimenin altında ezilmişçesine bir izlenim yaratıyordu. Ve kendi kendine konuşuyormuş gibiydi, onu hiç böyle görmemiştim. Bu benim tanıdığım Sarah değildi, üstelik korkutucuydu. Çünkü Sarah güçlüydü, mantıklıydı ve hata yapmazdı. Ama şu an karşımdaki kadın paramparçaydı, kendi kazıp girdiği kuyunun içinde debelenip duruyordu.

"Yaptığın şey çok kötü."

Bir kez daha acı dolu oklarımı dudaklarımı aralayarak ona yönlendirdim. Acı olmalarının yanında doğrulardı da. Gerçi bu okları yemek de herhangi bir değişiklik yaratmıyordu ne yazık ki. Keşke değiştirseydi, o zaman aynı okları kendime sapladığımda çektiğim acının bir amacı olurdu, oysa şimdi yaptıkları beni sadece tüketmekti.

"Biliyorum!" Sarah aniden bağırdığında irkildim. Ve sanki bağıran kendisi değilmiş gibi o da gözlerini gözlerimden çekip şaşkın bir şekilde boş boş ellerine bakındı. "Biliyorum tamam mı?" Duraksadı ama devam etmesi uzun sürmedi. "Sadece, çok gençtim, çok çaresiz hissetmiştim ve o an bu en doğru seçenek gibiydi. Ben de yaptım."

"Genç olmanın bununla ilgisi olduğunu sanmıyorum Sarah." Tekrar karşısındaki yerimi aldım. Tıpkı bir münazara gibi, ikimiz de kendi fikirlerimizin haklılığını savunuyor, doğruluklarını kanıtlamaya çalışıyorduk.

Onun desteği genç ve çaresiz oluşuydu fakat bu benim için geçerli bir neden değildi. "Senin yıllar önce yaptığın hata yüzünden şu an bir ailenin temelleri sarsılıyor. Bir kadının kalbi kırılıyor, bir adamın kafası karmakarışık. Ve küçük bir çocuk bunlara şahit oluyor."

Kendi savunmamı yapıp yaşayan kanıtlar sunduğumda bir süre sustu. Tez ve antitez olarak, inişli çıkışlı bir şekilde devam ediyorduk. Bazen o sesini yükseltiyordu, fakat sıra bana gelip de söylediklerimi duyduğunda kabuğuna siniyor, ona otomatik olarak verilen bu sürede cevaplar arıyordu.

Separation Parade | H.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin