Chapter Twenty Nine

1.3K 122 629
                                    

EMMA

"Anne, uykum yok gerçekten. Biraz daha kalsam, lütfen?" Alex yatmamak için şirin bir ifade takınmış halde Noelle'e yalvarırken onun yüzü bu haline kanmayacak olduğunu gösteriyordu.

Bir eliyle saçlarını geriye atıp "Olmaz, sonra sabah zor kalkıyorsun. Ki çoktan geç bile kaldın." dedi ve kucağımda oturmaya devam eden Alex'i elinden tutup kaldırdı.

Alex gitmeden yanaklarımdan öptüğünde ben de onu öptüm. "İyi geceler Emma." Dedi dudaklarını bükerek, ona gülümsemekle yetindim. Koltukta arkama yaslandığımda Thomas ile göz göze geldik.

"Ne var?" Gülümsememi silmeden sordum, tuhaf bakıyordu ama mutlu gibiydi de.

"Amca oluyorum." Omuz silkerek konuştuğunda Gemma sesini kalınlaştırıp onu taklit etti. "Hey, sen ikinci kez hala oluyor olabilirsin ama ben ilk defa amca olacağım, o yüzden kapa çeneni."

"Merak etme ilk olabilir ama son olmayacağına emin olabilirsin." Dedi Gemma bana bakarak, ona karşılık kaşlarımı çattım. "Öyle bakma, düşünce özgürlüğü. Hatta eminim üçüncüyü de yaparsınız, belki ikincisi ikiz olur! Düşünsene!"

"Gemma sus artık." Dedi Thomas gülerken, ben de kendimi tutamadım ve onlara katıldım.

"Bazen çok sinir bozucu oluyorsun." Gemma söylediğim şeyle gözlerini devirdiğinde ona bakmayı sürdürdüm. Kendimi mutlu hissediyordum, mutluydum.

"İstersen nefret et, kardeşimi sevdiğin sürece bana katlanmak zorundasın."

Yanaklarımdaki ısınma veya ortama birden hakim olan sessizlikten ziyade, Harry'nin epey süredir burada olmadığını fark edişim rahatsız olmama neden oldu.

"Ben Harry'ye bakayım, epeydir yok." Diyerek ayaklandığımda Gemma'nın yüzündeki ukalâ ifade kayboldu. Tavırlarımdaki ani değişimi fark etmiş ve nedenini anlamıştı. Başını sallayıp beni onayladıktan sonra Thomas'a dönüp tam algılayamadığım bir soru sordu.

Salondan ayrılıp hızlı adımlarla merdivenleri çıktım ve doğrudan tuvalete ilerledim, kapalı kapıyı görünce birkaç kez tıklatıp Harry'nin adını seslendim. Fakat cevap yoktu, telaşlanmaya başlarken dayanamayıp kulbu indirdim ve kapıyı açtım. Işık açık olsa da Harry içeride değildi.

"Siktir." Diye mırıldandım kendi kendime. Koridorda ilerleyip onun odasına geldim, tam kapalı olmayan kapıyı elimle ittirip ışığı açtım. Bunu yapar yapmaz gözlerim hızla odanın etrafında gezindi, sonunda Harry'de durdu.

Yatağın ayakucuna oturup sırtını yaslamıştı. Dizlerini kendine çekmiş, bir elini ağzına bastırmış şekilde duruyordu. Işığın yanmasıyla başını çevirdi, gözleri benimkileri buldu, kıpkırmızı olmuşlardı.

O an bunun bir başka panik atak olduğunu anladım.

Hemen yanına ilerleyip karşısına geçtim ve dizlerimin üzerine çöktüm. Boşta duran elini tutup "Harry," dedim sessizce. "İyi misin?" Sorumun saçmalığına kızmakla uğraşmayıp ona bakmayı sürdürdüm.

Zayn'in yaptıklarını denemeyi düşündüm fakat nefesleri düzenliydi, sakin görünüyordu. Ağzındaki elini çekip diğer elimi de tuttu. "İyiyim." Dedi çatlayan sesiyle fakat beni inandıramadı, yüzümdeki gergin ifade değişmemişti.

"Gerçekten... Geçti."

Geçti...

Bir panik atak daha geçirmişti, üstelik aynı çatının altındaydık ve ben yine yanında olamamıştım. Gözlerimin dolduğunu hissetsem de ağlamamak için kendimi tuttum. Bu haliyle benim için telaşlanmasını istemiyordum. Ona belli etmemeye çalışarak derin bir nefes aldım.

Separation Parade | H.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin