Epilog 2

784 65 252
                                    

HARRY

"Teşekkürler! Teşekkürler!"

Dudaklarımı birbirine bastırıp kahkahamı durdurmaya çalıştım. Berry tutmadığım eliyle yoldaki arabalara el sallayıp teşekkür etmeye devam ederken baş parmağımla avucumdaki minik elini okşadım.

"Bebeğim geçen her arabaya teşekkür etmene gerek yok."

"Teşekkürler!"

Beni duymazdan gelip bir kez daha teşekkür ettiğinde pes ettim ve ne isterse yapmasına izin verdim. İki yandan topladığım sarı saçları o yürüdükçe hareket ediyordu, elini tutmama rağmen arada bir peşinden gittiğime emin olmak istercesine omuzunun üstünden bana bakıyordu.

"Baba?"

"Efendim güzelim."

"Kelebekler nasıl uçar?" Gözlerini benimkilere dikip cevap beklerken surat ifadesinin tatlılığı kalbimi ısıttı. Meraklı bir ifadeye bürünmüştü ve kaşlarını hafifçe çatıp dudaklarını da biraz büzmüştü.

"Kanatlarıyla bebeğim. Kuşlar da kanatları sayesinde uçar."

"Bana da kanat al."

"Berry," dedim bu sefer gülmemi bastıramadım. "Kanatlarıyla birlikte doğan canlılar uçabilir ancak. İnsanlar uçamaz."

"Uçmak istiyorum." Dudakları ve sesi titremeye başladığında iç çektim. Eğilip kucağıma aldım ve dikkatlice omuzlarıma oturttum. Ellerimle ellerini tutup bileklerimle de bacaklarını kavradığımda yürümeye devam ettim.

"İşte şimdi uçuyorsun."

"Yaşasın! Uçuyorum!" diye bağırdığında yanımızdan geçen birkaç kişi yüzlerinde tatlı tebessümlerle bize baktılar. Yürümeye devam ederken soruları da devam etti.

Sonra Berry ben ne olduğunu anlayamadan birden "Sarah!" dediğinde kaşlarımı çattım.

"Sarah da nereden çıktı?"

"Baba Sarah, orada!" Bir elini elimden kurtarıp bir yeri işaret ettiğinde o tarafa bakmadım bile. Sarah burada değildi, en son iki ay önce görmüştüm, iş için buraya gelmişti ve bir gece bizde kalıp geri gitmişti.

"Bebeğim Sarah burada değil, özlediysen eve gidince ararız."

"Hayır! Orada! Bak!" Bakmam için eliyle yanağıma vurduğunda suratımı buruşturdum. Sinirlenmemesi için gösterdiği yere bakınca gerçekten Sarah'yı görmemle olduğum yerde durdum.

"Cidden o," diye mırıldandığımda Berry bilmişçe ben sana dedimlere başladı. Kaldırımın kenarına çekilip bir elimle cebimden telefonumu çıkardım ve hemen onu aradım. Yolun karşısındaki kafede cam kenarında bir masaya oturmuştu. Saçlarını topuz yapmış, uzayan kaküllerini tokalarla tutturmuştu. Çok yorgun görünüyordu.

Masanın üzerinden telefonunu alıp aramamı cevapladı. "Efendim Harry," dediğinde sesi de görüntüsü kadar yorgundu.

"Neredesin sen?" Sorumla birlikte hemen etrafına bakındı. Ses tonumdan bunun öylesine bir soru olmadığını anlamıştı. Göz göze geldiğimizde bir şey söylemek için mırıldandı fakat telefonu kapattım. Yolu kontrol edip karşıya geçtim. Kafeye girince onun masasına yöneldim ve Berry'yi omuzlarımdan indirdim, ben sandalyeye otururken o Sarah'nın kollarına koştu ve sarıldı.

Öfke ve hayal kırıklığıyla ona bakarken Sarah dudaklarını birbirine bastırdı ve kızıma sarılmaya devam etti. "Ben seni gördüm." dedi Berry. "Babam inanmadı sonra o da gördü."

Garson yanımıza geldiğinde kendim ve Berry için bir şeyler söyleyip bir de mama sandalyesi rica ettim. Sarah Berry'ye karşılık "Ne güzel," derken yakalanmayı beklemediği açıktı. Ne zaman gelmişti, neden gelmişti, aklımda bir sürü soru vardı fakat kızımın tüm dikkati onun üzerindeyken bu konuyu açmayacaktım.

Separation Parade | H.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin