EMMA
Bir şeyin gerçekliğine inanamayan her insanın ilk yapacağı şeyi yaptım. Gözlerimi sımsıkı kapatıp derin nefesler aldım ve içimden ona kadar saydım. Ama tekrar açtığımda, hâlâ orada karşımda duruyordu. En az benim kadar şaşkındı.
Üzerinde Sarah'nın giydiğini hiç görmediğim beyaz ve bordo çizgili bir önlük vardı. Altındaki açık gri kazağı görebiliyordum. Saçlarını toplamak için yeşil bir bandana takmıştı. Uzun bacaklarını siyah bir kotla sarmıştı.
Gözlerimi tekrar yüzüne çıkardığımda biraz solgun olduğunu fark ettim. Burnunun kenarları kızarmıştı. Grip mi olmuştu? Doktora gitmiş miydi? Şımartılmaya ihtiyacı var mıydı? Ben hasta olduğum zamanlar bana hep çok iyi bakmıştı.
"Selam," Dedi kısık bir sesle. Sonra söylediği şeyin saçmalığını fark etmiş olacak ki suratını buruşturdu. "Şey seni bu kadar erken beklemiyordum."
Sağ elinin tersini hafifçe burnuna bastırdığında elindeki kepçeyi gördüm. "Beni mi bekliyordun?" Dedim anlamayarak. "Neden?"
Derin bir nefes aldı. "Öyle değil." Aldığı nefesi konuşmadan önce geri verdi. "Ben, yeni geldim ve Sarah'yı görmek istedim, şu sıralar onu yalnız bırakamazdım. Ama senin onunla kaldığını da biliyordum ve bu yaşanmasın diye," Boştaki eliyle ikimizi gösterdi. "Aradığımda akşamdan önce evde olmayacağını söylemişti. Üzgünüm."
Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım. Yorgun görünüyordu. Oldukça sakin konuşmasına rağmen sanki aklında o kadar çok şey dönüyordu ki en azından sesiyle ve sakinliğiyle onları bastırmaya çalışıyordu. Ayrıca Sarah ne alakaydı ki? Benim için gitmiş ama Sarah için mi dönmüştü?
"Kepçe niye?" Dedim birden.
Düşünmeden konuşmuştum. Soruma hafifçe güldü. Gülüşünü ne kadar özlediğimi bir kez daha anladım. Burnunu çekti ve "Grip olmuşum, çorba yapıyordum." dedi. Söylediği şeyle elimde olmadan ben de güldüm.
"Anne'in tarifi."
"Evet."
Kısa bir süre gülüştük. Ve bunun bu kadar kolay olması sinirlerimi bozdu. Burada karşımda durmuş, iki hafta önce beni terk etmemiş gibi gülüyordu. Fakat buna ben de engel olamıyordum.
Artık böyle mi olacaktı? Sadece, bir zamanlar bir şeyler yaşamış iki kişi olarak mı kalacaktık. Korkunç bir ikilemdi bu. Onun yanında olmak fakat onunla olamamak çok zor olacaktı. Öte yandan onu hiç görmemek de kâbus gibiydi.
Harry başını eğip elindeki kepçeye bakmaya başladığında onu rahatsız eden bir şeyler olduğunu anladım. Biliyorum belki beni ilgilendirmezdi. Artık umurumda olmamalıydı ama umurumdaydı işte, ne yapabilirdim ki.
"Bir sorun mu var?"
Tekrar bana bakıp başını iki yana salladı. "Yok, bir sorun yok. Şey, aç mısın? Birazdan hazır olur hatta şu tarçın-"
"Harry hayır lütfen," Diye lafını kestim. "Buna hazır olduğumu sanmıyorum o yüzden, içeri geçiyorum." Elimle misafir odasını gelişi güzel gösterdim.
"Emma-"
"Lütfen," Sesim titreyerek konuştum. Bundan sonrası muhtemelen gözlerimin yaşarması ve ağlamamdı. Acaba şimdi de ben ağladığım takdirde benimle birlikte ağlar mıydı? "Uzatmayalım."
"Peki, sen nasıl istersen."
Harry'nin arkasını dönüp mutfağa gidişini izledikten sonra ben de odaya geçtim ve kendimi tek kişilik yatağa attım. Şu an içeride olduğunu bilmek bile tuhaf hissetmeme neden oluyordu. Yine de bu konuda hiçbir şey yapamazdım çünkü hem burası benim evim değildi hem de Sarah onun en yakın arkadaşıydı. Kimseden onunla görüşmemesini isteyemezdim, o da yapamazdı tabi. Haklıydı, birbirimizden uzak kalamazdık, buna alışmak zorundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Separation Parade | H.S
Fanfiction'Bundan bir saat sonra, birkaç gün, ay içinde, yıllar geçtikçe neler olacak bilmiyorum fakat hayatın bütün tehlikeleri ve bilinmezlikleri arasında emin olduğum tek bir şey var. Seni seviyorum.' • 22.06.2020 • Kapak / @asharrywas ♡