EMMA
"Hazır mısın?" Diye sordum elimde tabakla yanına giderken. Uzandığı yerde doğruldu ve koltukta oturur hale geldi. Dağılan saçlarını eliyle düzeltip pijamasının kollarını sıvadı.
"Hazırım." Gülümseyerek yanına oturmamı izledi. "Sen baktın mı?" Başımı iki yana sallayarak cevapladım sorusunu. "Neden?"
"Kötü oldu bence Harry, kararını değiştirsen olmaz mı?"
"Olmaz. Hem kötü olduğunu nereden biliyorsun tadına bakmadan? Belki çok güzel oldu? Hadi ver bakalım bir çatal." Ağzını kocaman açıp beklemeye başladığında ofladım. Pasta diliminden bir parça alıp ağzına uzattım fakat alamadan geri çektim.
"Beğenmezsen söyleyeceksin ama tamam mı? Kötü hissetmeyeyim diye güzel demene gerek yok."
"Demem güzelim, hadi." Çatalın ucundaki parçayı uzattığım gibi aldı. Dudaklarını kapatıp çiğnemeye başladığında ben de gergince yanağımın içini ısırıyordum. Doğum günü pastasını benim yapmamı istemişti fakat hiç beceremezdim.
"Nasıl? Kötü değil mi? Biliyordum. Yarın gider beğendiğin bir şey alırız." Dediğimde elimdeki tabağı ve çatalı alıp arkasına yaslandı ve kocaman bir parça daha yedi. Sonraki parçası biraz daha küçüktü, bana uzattı. Emin olamadığımda al dercesine başını salladı.
"Çok güzel olmuş." Dedi ben ağzımdaki lokmayı çiğnerken. Çok güzel değildi, idare ediyordu.
"Eh, idare eder."
"Biz yarın yeni pasta alalım." Elindeki boş tabağı sehpanın üzerine koyarken konuştu.
Kaşlarımı çatarak ona baktım. Az önce beğendiğini söylüyordu. Surat ifademi görünce güldü ve dudaklarıma uzanıp küçük bir öpücük bıraktı. "Hepsini ben yiyeceğim." Bu sefer çenemi öptü. Ben ise gözlerimi devirdim.
"Beğendin ama?"
"Mhm, bayıldım." Öpücükleri boynumu buldu. "Çok güzel tadıyor." Göğsüme geldiğinde başını oraya yasladı ve kollarını etrafıma sardı. Sarılışına karşılık verip saçlarını öptüm ben de.
"Gerçekten benden her şeyi isteyebilirdin ve sen pastayı seçtin, inanamıyorum."
Beni kucağına çekti ve bu sefer benim onun göğsüne yaslanmamı sağladı. Çenesini başıma yasladı.
"Her şey zaten burada kollarımın arasında. Pasta da süsü oldu."
• • •
İki kasım salı günü felaket bir mide bulantısıyla uyandım. İlk başta bunu göz ardı etmeye çalışıp yatakta yatmaya devam etsem de dayanılmaz hale geldi. Ben de kalkıp evdeki tüm camları açtım ve sıcak bir şeylerin iyi gelebileceğini düşünüp ısıtıcıya su koydum, ardından öğürerek lavaboya gittim.
Saat dokuza geliyordu ve benim onda randevum vardı. Yüzümü yıkayıp lavabodan çıkınca sızlanarak koltuğa attım kendimi. Hiç enerjim yoktu, korkuyordum ve mutsuzdum. Her ne kadar yardımına minnettar olsam da bunu Noelle ile yapmak istemiyordum.
Harry ile olmalıydı.
O büyük bir heyecan ve mutlulukla randevuyu almalı ve benim için arabayı sürmeliydi. Eli ayağına dolanmalıydı, bütün süreç boyunca elimi sımsıkı tutmalıydı. Böyle olmaz mıydı?
Benim başıma gelen ise yapayalnız bir şekilde, ağlayarak hazırlanmaktı. Noelle'in tavsiyesi üzerine rahat olmak için tayt ve bol bir kazak giydim. Bütün vücudum sızlarken bir şeyler içmeyi göz ardı ederek evden çıktım. Dün gece de zar zor uyumuştum ve bunun ilk bakışta belli olacağına emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Separation Parade | H.S
Fanfiction'Bundan bir saat sonra, birkaç gün, ay içinde, yıllar geçtikçe neler olacak bilmiyorum fakat hayatın bütün tehlikeleri ve bilinmezlikleri arasında emin olduğum tek bir şey var. Seni seviyorum.' • 22.06.2020 • Kapak / @asharrywas ♡