Rahat bir nefes vererek sınavımı teslim edip çıktım. An itibariyle bütün sınavlar bitmişti. Lanet olası matematik beni epey zorlamıştı. Burak'ın tüm uğraşlarına rağmen tek bir formül bile öğrenememiştim. Tabi oda benden bir halt olmayacağını anlayınca yakamı bırakmıştı. Yok türevmiş integralmiş sözelciyim abi ben. Sözel sınıfı olmadığı için zorunlu eşit ağırlık okuyorum. Hayatım boyunca x i bulamamıştım bulamayacaktım da.
Neyse ki sözel dersleri ezberlemek için kendimi bir hafta odama kapamış su gibi ezber yapmıştım ve sınavlarım çok iyi geçmişti.
Matematik olduğu için her şıkkı A yapıp direk hocaya vermiştim. Hoca sabır çekse de benim sayısalda özürlü biri olduğumu bildiğinden salıvermişti beni. Yaz tatiline de az kalmıştı kafamda sürekli tatil planları dönüyordu şu sıralar.
Bahçeye çıktığımda Burak'ı çardaklarda görünce şaşırarak yanına ilerlemeye başladım. Sınav başlayalı en fazla on dakika olmuştu. Bu sıralar normalden daha sakindi. Ona kızdığımda sanki annesi tarafından azarlanıyormuş gibi sus pus oluyordu. Yine annesi yüzünden böyleydi anladığım kadarıyla.
"Sınav başlayalı on dakika oldu kaçak"
Gülümseyerek yanına oturduğumda çok kısa bir gülüş atmıştı.
"Biliyorum yeni çıktım."
"Mükemmel geçmiş olmalı o zaman? Öyle değil mi?"
Omuz silkti.
Bir süre bir şey diyemedim. İkimizde hiç konuşmadık. O kafasını yerden kaldırmıyordu bende sorduğum sorulara cevap alamadığım için artık sormayı bırakmıştım. Sadece benimle dertleşerek bir nebzede olsa rahatlamasını istiyordum.
"Burak" dedim yere bakarak.
Kafasını kaldırdığını göz ucuyla görmüştüm. Ağzımı açmaya zorladım kendimi ama ne diyebilirdim ki?
"Annen hayattayken yas tutmayı bırak. İş işten geçtikten sonra bu günleri güzel geçiremediğin için pişman olursun "
Gözleri anında kızarmıştı. İşte bu görüntü canımı çok yakmıştı.
"Sen" dedi şaşkınlıkla.
"Yanında annen ve baban varken şımarıkça davranmayı kes. Büyümelisin artık. Annende bunu istiyor zaten. Büyümeni ve güçlü durmanı arkasından kendini harap etmeden yas tutmanı." diyerek duraksadım. "Böyle olman benim canımı da yakıyor."
Gözümden bir damla yaş yanağımdan süzülmeye başladı.
Elini yanağımda hissedince kafamı kaldırıp gözlerini içine baktım.
"Ben seni hak edecek ne yaptım" dedi kendi kendine. Gözleri gözlerimin içine bakarken heyecanımı kapatamadım. Ellerim titriyor kalbim ise yerinden çıkmak istiyordu.
"Bana nasihat vereceğine önce kendi yaralarını sar bayan burnunun diki. Kimse görmez zannediyorsun ama ben başından beri görüyorum. Oradalar inşa ettiğin penceresiz duvarların ardında."
Bu sefer ben şaşkınca bakakalmıştım. Şaşkınlığıma karşılık tebessüm ederek burnunu burnuma değdirdi ve öylece durdu.
"Beni ayakta tutan tek şey sensin güzelim. Sen gidersen ben biterim. O yüzden önce senin iyi olman gerekiyor."
"İkimizde iyi olamıyor muyuz?" dedim titreyen sesimle.
Canım yanıyordu ve ağlamama ramak kalmıştı.
"Belki" diyerek alnını alnıma yasladı.
İki santim vardı sadece aramızda. Onu yakınımda hissetmek iyi hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayan Burnunun Diki
Чиклит"Sana soru sordum!" bağırışının ardından cam kırılma sesi duyunca şokla arkamı döndüm. Yerler kupa kırıkları ve kahve olmuştu. Korkarak yüzüne baktım. Gözleri kıpkırmızıydı resmen. "O puştla ne işin vardı!" bir bağırış daha kopunca yerimden sıçrad...