Media: Burak Tanoğlu
Sabah gözlerimi Semih ile aralamıştım. Burak ortalıklarda yoktu.
"Hadi aşağı inelim" diyerek elimden çekiştiren Semihle beraber aşağı indik. Hala gözlerimi açamamış etrafa mahmur gözlerle bakıyordum.
"Günaydın asi kız"
Gülerek elinde tepsiyle kahvaltılık taşıyan Caner'e baktım.
"Günaydın tatlı çocuk" dedim.
"Sakın Burak duymasın ikimizi de keser" dediğinde kıkırdadım.
"Burak nerede?" diyerek salona doğru baktım. Masada muhabbet eden Emir Ahmet ve Ali görünüyordu sadece.
"Bahçede öğretmeniyle ders yapıyor"
"Öğretmen?"
Omuz silkti.
"Yarışma içinmiş"
Peki neden benim haberim yoktu bundan acaba? Caner salona geçtiği sırada çalan kapıyla arkama dönüp kapıyı açtım.
Karşımda Merve ve Gözdeyi görünce şaşkınlıkla bakakalmıştım. Gözde'nin burada ne işi vardı!
Ben buyur etmeden yanım geçip giden kızlar salona geçip selamlaşmaya başlamıştı.
Ağır adımlarla salonun kapısına gidip baktım öylece ikisine. Bu kızın derdi ne ise Burak değil benmişim gibi geliyordu ama ne olabilirdi ki? Benimle uğraşmak için bir nedeni olmalıydı.
Sonunda hareket edip salona girdiğim sırada Burak ve yanında bir çocuk bahçe kısmından salona giriş yapmıştı.
"Sonraki ders görüşürüz" dedikten sonra Burak'ın elini sıktı ve herkese başıyla selam verip evden çıktı.
"Günaydın" diye şakıyarak bana doğru adımlayan Burak donuk gözlerimle durmak zorunda kaldı. Arkamı dönüp mutfağa geçtiğimde arkamdan geliyordu.
"Gözde'nin burada ne işi var Burak?"
"Ahmet sadece Merveyi çağırmıştı "
"Fark etmez Burak. Aynı bokun farklı rengi sadece."
"Ben çağırmadım ama!"
"Aynı duruma düşmek istemediğin şeyleri bana yaşatma Tanoğlu" diyerek salona geçtiğimde Gözde ve Merve sinsi sinsi gülüyordu.
Özellikle gidip Gözde'nin yanına oturdum gidip. İstediğini ona vermeyecektim buradan gitmem sadece onları mutlu eder bizi kötü etkilerdi.
Burak arkamdan gelip diğer yanıma otururken Semihi kucağına almıştı.
Semih huysuzca benim kucağıma doğru atılınca alıp kucağıma oturttum. Burak mahcupça bakarken ben Semih için tabağı doldurmaya başlamıştım.
"Ondan da istiyorum ben" diyerek patates kızartmasını gösterdi.
Burak "Çok az yiyebilirsin Semih" deyince kızartmaya doğru uzanıp tabağa çokça koydum.
"İstediğin kadar yiyebilirsin Semih" dedim inatla. Biraz patates kızartmasından bir şey olmazdı sonuçta.
Semih kocaman gülümsemeyle yanağımı öpünce kıkırdadım.
Geçen dakikalarda Semih çok az yiyip kalkmıştı kucağımdan bahçeye çıkmış kendi kendine oyunlar oynuyordu.
Herkes sohbet ederken ben ve Burak sessizce kahvaltımızı ediyorduk. Burak arada beni süzüyor daha sonra başını tabağına geri gömüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayan Burnunun Diki
Literatura Feminina"Sana soru sordum!" bağırışının ardından cam kırılma sesi duyunca şokla arkamı döndüm. Yerler kupa kırıkları ve kahve olmuştu. Korkarak yüzüne baktım. Gözleri kıpkırmızıydı resmen. "O puştla ne işin vardı!" bir bağırış daha kopunca yerimden sıçrad...