2. bölüm

17.2K 875 199
                                    

1 ay sonra

Behrem, huzurla uyuyan bebeğini izlemeye doyamıyordu. Uyumasını fırsat bilip ev işlerini yapacağına beşiğin başından ayrılamıyor, bakışlarını bir saniye olsun kendisine mutluluk bahşeden minik bedenden ayıramıyordu.
Akgün adının anlamını taşıyordu. Kendisine bir gün değil her gün aydınlık ve mutluluk dolu günler yaşatıyordu.

Annelik duygusunu kendisine yaşatan  adamı ise merak edip duruyordu. Akgün' ün babasını göreceği günü iple çekiyor, gün geçtikçe dahada sabırsızlanıyordu.

Mesajda belirttiği gibi her hafta, pazartesi günleri kapısının önünde büyük boy  bir çanta bırakılıyordu  ve içinde Akgün' ün ihtiyacı olandan fazlası bulunuyordu. Ön gözünde ise az denemeyecek miktarda para bulunuyordu.
Tabii kendisi o paranın bir kuruşuna dahi dokunmuyordu. Son bir yıldır geçimini sağladığı işi yapmaya devam ediyor, adamın yolladığı parayı bir kutunun içinde biriktiriyordu.
İlerde karşısına çıktığında parayı geri vermeyi planlıyordu.

Kendisi evde bebek şekeri, süsü gibi şeyler yaparak ufak çaplı bir işletme için çalışıyordu ve her gün en az yüz tane kadar yaparak haftada bin taneye ulaşıyordu. Karşılığında geçimini sağlayacak kadar parayı elde ediyordu.
Zaten fazlasına gerek duymuyordu. Bebeğinin ihtiyacını babası karşılıyor hatta bununla da kalmıyor ev alışverişini de her hafta kapının önüne bırakıyordu.

Her pazartesi camdan dışarıya bakıp çantaları bırakan kişiyi görmek için uğraş içine giriyor, hatta ara sıra kapıyı açarak gelip gelmediğine bakıyordu. Dört defa kapının önüne gelinmesine rağmen bir kez olsun geldiği zamanı tutturamamıştı. Her seferinde elinden kaçırmıştı.

Adam akıllıydı. Bir hafta sabah erkenden bırakıyorsa diğer hafta akşam zamanı bırakıyordu ve yakalanma ihtimalini sıfırlıyordu.
Ara sıra hatta izlendiğini düşünüyordu. Çünkü ne zaman çantalar bırakılsa o zaman diliminde işi oluyordu ve camdan gelip gelmediğine bakmak aklının ucundan dahi geçmiyordu.

Birde zihninde hep bebeğin gerçek annesinin kim olduğunu düşünüp duruyordu. İçten içe korkuyor, bir anneyi evladından ayırıp ayırmadığını bilmek istiyordu. Eğerki bir annenin canını gerçekleri bilmediği halde elinden aldıysa kendini affetmeyeceğini biliyordu.

Adamın mesaj attığı numaraya mesajlar atıyor, merak ettiği soruların cevabını arıyordu fakat adam mesajlarına cevap vermiyordu. Aramalarını ise yanıtsız bırakıyordu. Pes etmeyecekti. Beşiğin başından ayrıldı ve yatağın üzerinde duran telefonunu aldı.

Mesaj kısmını açarak,

" Kim olduğunuzu bilmek istiyorum. Bir bebeği annesinden ayırıp ayırmadığımı, onun canı olan evladını elinden alıp almadığımı bilmek istiyorum."

yazdı. Yolladığında tekrar beşiğin yanına giderek Akgün' ü, minik mutluluğunu izlemeye başladı.
Dakikalar geçiyordu. Adam yine kendisine bu soruların cevabını çok görüyordu. Ne kadar sorgulamak istemese de içi içini kemiriyor, başka bir anneye yaşattıklarını düşündükçe kahroluyordu.

Tekrar mesaj kısmını açtı. Son çare olarak gördüğü şeyi yaptı ve,

" Eğer ki bana bir cevap vermezseniz ilk başta yapmam gerekeni yapacağım ve polise gideceğim."

yazıp yolladı. Yazdıkları korkutmak amaçlıydı. Böyle bir şeyi yapamaz, Akgün' ünden ayrılamazdı. Bir ay kadar kısa bir süre beraber olmalarına rağmen ona çok alışmıştı. Onsuz ne yapardı. Düşüncesi bile yüreğinin alev almasına yol açıyordu.

BEBEK! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin