Sena' nın, " Oğlun mu?" diyerek şaşkınlığını belli etmesi ile Sinem' de sabırsızlandığını belli ederek, " Behrem artık bir şey diyecek misin?" dedi.Elindeki kolye parçasını arkasındaki masaya koyduğunda eğdiği başını geri kaldıramadı. Sorduğu soruların altında adeta eziliyordu ve cevapsız kaldıkça üzerindeki baskı artıyordu.
Akay belindeki kolunu dahada sıklaştırdı ve kulağına doğru yaklaştı. Kendisinin duyacağı şekilde şekilde fısıldayarak, " Başını kaldır Behrem, güçlü bir kadın olduğunu onlarada göster, dimdik tut." dedi.
Daha sonra ise geri çekilerek Sinem ve Sena' nın sorusunu cevaplayarak, " Behrem' in kocasıyım ve buda bizim güzeller güzeli oğlumuz." dedi...
Bu sözler üzerine kendide dahil olmak üzere odada bulunan herkes şaşkındı. Akay söylediği her kelimeyi ciddiyetle ve içtenlikle karşısındakine aktarmıştı.
Konuşurken dudaklarında oluşan tebessüm şimdi ise gururla yerini gülümseyişe bırakmıştı.Sinem' in, " Ne zaman evlendinde çocuğun oldu Behrem, hani sen kısırdın." demesi ile az önce dikleşen başının yine dalı kırılmış bir çiçek misali yavaş yavaş eğilmesi ile belindeki elin bedenini destek olurcasına okşadığını hissetti. Yanı başındaki adama minnet duyuyordu. Kendisini varlığı ile güçlendirdiği için, güçlü bir kadın olduğunu her defasında hissettirdiği için minnet doluydu.
Akay' ın, " Bir kadının başka bir kadınla böyle çirkin bir üslupla konuşmasını hiç yakıştıramadım. " demesi ile Sinem' in kaşları çatılmıştı. Sena ise bakışlarını kendilerinden ayırmıyor, meraklı gözlerle kendilerine bakıyordu.
" Ama baştan kişiliğinizi böyle gözle görülür kılmanız iyi oldu, bundan sonra birdaha ne karımın nede çocuğumun yanına yaklaşamayacaksınız. " diyerek kesin bir dille konuştuğunda Sena' da aynı ablası gibi kaşlarını çatmıştı. Onlar lafları ile karşısındakini rencide etmeye alışık oldukları için bu durum sinirlenmelerine yol açmıştı.
Sinem ayağa kalkarak, " Ne diyorsun sen be! Bu yanındaki kadını kocası çocuğu olmuyor diye boşadı! Şimdi gelmiş bana oğlunuz olduğunu söylüyorsun! Sen beni enayi mi sandın!" diye bağırması ile Akay' ın gerildiğini hissediyordu. Belini kavrayan kolu dahada sıklaşıyordu.
Sena' da aynı ablası gibi bir hışımla ayağa kalkarak, " Evet! Anne babası bile bu yüzden onu reddetti! Köyde kısır kadın diye anılıyor! Nasıl kucağındaki bebek onun olsun !" dedi. Bağırdıkları için Akgün korkmuş ve ağlamaya başlamıştı. Böyle yüksek sese alışık değildi. Bu zamana kadar onun yanında hep normal düzeyde konuşulmuştu.
" Yok bir şey oğlum, yok bir şey." diyerek bebeğini kolları arasına biraz daha hapsetti. Yaşlar yanaklarından birer birer süzülüyordu. Evladını ağlattıkları için karşısındaki iki kadına içten içe kinleniyordu.
Daha fazla dayanamayacaktı. Gerçeği ortaya çıkaracak, ağızlarının payını almış bir şekilde bu evden çıkıp gitmelerini sağlayacaktı.
" Sizin gibi cahiller yüzünden kadınlar kusurlu gözüyle bakılarak aşağılanıyor! Kendilerini kusurlu kabul etmekten başka seçenekleri kalmıyor ve günden güne bu düşünce ile eriyip bitiyor, yok oluyorlar! " dedi. Sesi gittikçe yükselmişti. İçinde biriktirdikleri dışa vuruyordu ve kendine hakim olamıyordu.
Kolları arasındaki minik beden dahada korkarak ağlıyordu. Kendisini gururla izleyen Akay' a döndü ve," Ne olur Akgün' ü alıp diğer odaya geç, daha fazla korkmasını istemiyorum."dedi. Kolları arasındaki oğlunu Akay' ın kolları arasına bıraktığında Akay gidip gitmemek arasında kararsızdı. Yerinden kımıldamazken bakışlarından bunu anlayabiliyordu. " Lütfen Akay." dedi.
Akay başını olumlu anlamda sallayarak, " Tamam güzelim." dediğinde salondan çıktı.
Onlarla tek başına baş edebilirdi.
Onların lafları altında savunmasızca ezilmek yerine hak ettikleri şekilde konuşabilir, güzel bir ders verebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEBEK!
General FictionKapının çalmasıyla, "geliyorum." diyerek bağırdı.Köpüklediği tabakla süngeri diğer bulaşıkların yanına bırakarak mutfağın çıkışına yöneldi. Bir yandan hem köpüklü ellerini üzerine siliyor hem de gelenin eski kocası olmamasını diliyordu. Kapıya ula...