Behrem gözlerini açtığında hastane odasındaydı. Elinde takılı serum ve üzerinde hastane kıyafetleri vardı. Yanı başındaki koltukta ise uyuklayan Cevdet dışında odada tek başınaydı. Yatakta doğruldu ve, " Akay neden gelmedi Cevdet?" diye sordu. Öldüğüne inanamazdı. Böyle bir şey olamazdı.
Cevdet gözlerini açtı ve eğik başını dikleştirerek dolan gözleri ile kendisine baktı. Hayır, hayır ağlayamazdı. ' Birazdan gelecek yenge.' derken gülümsemesi lazımdı.
Burnu sızlamaya başladığında derin bir nefes alıp verdi ve, " Cevdet buna inanamam, Akay' ın öldüğüne inanamam." dedi. Bir yandan ise hışımla elindeki serumu çekip kopardı. Bu yaptığı ile kanı fışkırmıştı. Beyaz zeminde damla damla leke bırakırken üzerindeki açık mavi hastane kıyafetlerinide batırmıştı.
Cevdet ayağa kalkarak, " Yenge yapma böyle." dediğinde sinirle, " Ne yapmayayım Cevdet?" diye bağırdı. Nasıl sakin kalabilir, yattığı yerde durabilirdi.
Yataktan kalktığında camdan içeri sızan güneşe doğru baktı. Güneş tam tepedeydi. Öğle vakti olduğuna göre bayıldığı gün ile aynı günde değillerdi." Kaç gündür baygınım?" dedi ve dağılan saçlarını sertçe geriye itti. Bu sırada elinden akan kan yüzüne bulanmış, Cevdet' in bakışları dahada bir endişe ile parıldamıştı.
" Bir gündür yenge." dediğinde, " Bana yenge deme." dedi. Sinirlenmişti. Şuan hiçte normal bir psikolojiye sahip değildi. Mutluluk veren o kelime uyandığı andan itibaren acı verir olmuştu ve her duyduğunda dahada bir yüreği yangın yeri olmuştu.
" Tamam, tamam yeter ki sakinleş." diyerek Cevdet' in yanına gelmeye başlaması ile, " Akay neden gelmedi? Neden beni yalnız bıraktı? " dedi.
" Hani beni yanı başından bir ömür ayırmayacaktı." derken ise daha fazla kendini tutamadı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Bunu nasıl yapardı? Nasıl geri geleceğini söylediği halde kendisini evladı ile bir başına bırakırdı.
" Hani geri geldiğinde oğlumuzu öpecekti. Öyle demişti." dediğinde aklı daha yeni yeni yerine geliyordu. Oğlunun yokluğunu daha yeni hissediyordu. İç çekişlerinin arasından, " O- oğlum nerede? O neden yanımda değil. Yoksa- " demişti ki Cevdet sözünü yarıda kesti ve, " Hayır Behrem ona bir şey olmadı." dedi.Birkaç adım yaklaştıktan sonra ise sözlerine devam ederek, " Melike ile birlikte evde annesini bekliyor." dedi.
" Canım oğlum benim. " dedi ve yine önüne düşen saç tutamını elinin tersi ile itti. Az önce yaşadığı korku yüreğinden uçup gitmiş, Melike ile birlikte olduğunu duyduktan sonra rahatlamıştı. Ama bu seferde acısı dayanılmaz bir boyutta tekrar yüreğinden başlayarak tüm bedenine yayılmıştı.
Görmeden inanamazdı. Gerçi görsede inanamazdı lakin, " Görmek istiyorum." diyerek Cevdet' e baktı. Cevdet neyi kastettiğini daha ilk saniyeden anlamış ve, " Görmesen daha iyi olur." diyerek karşılık vermişti.
Karşı çıkmasının bir anlamı yoktu. Görecekti. O yüzden, " Sen mi götürürsün, ben kendim mi gideyim." dedi. Kararlı olduğunu sesine yansıtmıştı. İç çekişleri ise ara ara sözlerinin arasına girerek konuşmasını bölmüştü." Tamam yen- ahh Behrem götüreceğim ama önce yüzünü sil." dediğinde başını ' Tamam.' anlamında salladı ve kendisine uzattığı ıslak mendili alarak silebildiği kadar sildi.
Cevdet, " Alnına doğru biraz daha var." dediğinde kaşlarını çattı. Saniyeler geçtikçe dahada huysuzlaşıyordu. Sanki Cevdet onu oyalıyor gibi geliyordu. Yinede sesini çıkarmadan alnını da sildi ve kanlanan mendili atmak yerine elinin üzerine yerleştirdi.
Serum iğnesini bir anda çekerek elinden ayırdığı için damarını patlatmış olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEBEK!
General FictionKapının çalmasıyla, "geliyorum." diyerek bağırdı.Köpüklediği tabakla süngeri diğer bulaşıkların yanına bırakarak mutfağın çıkışına yöneldi. Bir yandan hem köpüklü ellerini üzerine siliyor hem de gelenin eski kocası olmamasını diliyordu. Kapıya ula...