10.

64.1K 2.6K 435
                                    

İYİ OKUMALAR ❤️

Yürüdüğü sokaklar tanıdıktı aslında ama parmak ucunda yürür gibi geçip gidiyordu bu tanıdık sokaklardan. Günler geçse de marketin önünden geçerken yaşadığı korkuyu bir türlü atlatamamıştı. Zaten ilk defa başına gelen bu durumu hemen atlatması da garip olurdu. 17 yaşında gencecik bir kızdı, hayatta çok şey görüp geçirmişti bu yaşına rağmen. Annesi değmeden geçmişti hayatından, babası çok erken gitmişti, nenesi... Ah nenesi ne çok iz bırakmıştı ardında. Tüm bu acılara ve yaşantılara sokak ortasında yaşadığı sözlü taciz de eklenmişti.

Günler sonra dışarıda olmasının sebebi bu yaz sıcağına uygun kıyafetler almaktı. Kendine değil, elinden tutup usul usul yürüyen çocuğa alacaktı. Yankı geçen yıla göre hem büyümüş, ufacık bir göbek yapmış hem de uzamıştı. Böyle olunca bugün dolaptan ne alsalar çocuk içinde boğulur gibi olmuştu. Ezgi de dayanamamış kendi siyah tişörtlerinden birini Yankı 'ya giydirip onu alışverişe çıkarmıştı. Yankı o kadar tatlı ve komikti ki. Her tişörtte yüzü düşmüş, dudakları büzülmüş ve "şişko mu oldum ben?" diye ağlamıştı. Ezgi, Koray' ı arayıp alışverişe çıkacaklarını söylediğinde ise telefonu isteyip biraz da babasına sızlanmıştı tatlı tatlı.

"Baba?" demişti çektiği burnunun hemen ardından. "Şişko oymuşum ben, bana yeni şişört alcakmışız"

Koray ise oğlunun ağlayan haline üzülse bile gülmeden edememişti.

"Şişko olmadın babacım, büyüdün."

"Büyüdüm mü?"

"Büyüdün tabi, kocaman oldun. Sincap seni."

"Göbüşüm vaymış ama."

Ezgi tişörtleri giydirirken severek söylediği şeyi küçük çocuğun ağzından duyduğunda dudağını ısırmış, önündeki çocuğu da ısırmamak için kendini zor tutmuştu. Gördüğü en tatlı çocuklardan biri Yankı'ydı. Diğer ikisi de Gül' ün ikiz kardeşleriydi.

Koray'ın zor bela Yankı'yı şişko olmadığına inandırması ardından ikisi alışverişe çıkmış, Ezgi' nin idare edeceğini düşündüğü kadar kıyafet aldıktan sonra geri dönüş yoluna koyulmuşlardı. Kendine de birkaç parça kıyafet alan kız Koray için de kendi zevkine göre iki tişört, bir kapri almıştı. Koray beğenir miydi bilmiyordu ama eli onlara gitmişti işte.

"Yoruldun mu Yankı?"

Elini tutan çocuğa bakarak sordu. Hem kıyafet denemekten hem yürümekten hem de teyze ve ablalar tarafından sevilmekten yorulmuştu.

"Biyazcık." Eliyle de biraz işareti yaptıktan sonra devam etti. "Donduyma istiyoyum. Alabiliy miyiz?"

Yankı'nın sorusuna gülerek olumlu bir cevap verecekken yakınlardaki marketin hangisi olduğu aklına geldiğinde duraksamıştı. Oraya gitmek hatta önünden geçmek istemiyordu. Eve de oldukça yaklaşmışlardı. Oraya gitmek yerine yolu uzatmaya karar verdi.

" Elimizdekileri bir yere bırakıp babanın tamirhanedesine yakın markete gidelim mi? Hem dönerken babana da uğrarız."

"Babaya! Oluy, gidelim, gidelim..."

Yankı'nın hoşuna giden fikir ile rahat bir nefes aldı. Ellerindeki bu kadar poşeti daha yakın olan nenesinin evine bırakacak ve alttaki sokaktan Hüseyin Bey' in marketini es geçerek tamirhaneye doğru geçeceklerdi. (Arkadaşlar bölümü geç atmamın sebebi şu amk mahallesinin krokisini beynime çizmemden. Takıntılı bir mal olduğum için yolu oluşturamadan yazamadım dkdkdkdös)

Nenesinin evine geldiklerinde eşyaları hemen kapının arkasına bırakıp, kapıyı kilitleyip bahçeden çıkmışlardı. Yürüyecekleri vakit karşı evdeki Kadriye Hanım'ı ev sahibi ile tartışırkem görmüş ve kulak kabartmadan edememişti Ezgi. Yıllardır tanırdı kadını. Boşanmış kızı ve kızının iki küçük çocuğu ile yaşardı. Kızı olan Feyza hemen hemen İpek ile yaşıttı ve fabrikada çalışıyordu. İlk okula giden iki oğlu vardı. Kadriye Teyze de emekli maaşı ile geçinir, gününü iki torunu ile geçirirdi.

Dilem Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin