(Medya, Mavi Gri - Alt üst olmuşum)
İyi okumalar ❤️
Çoğu insan ölenlerin ardından yas tutmanın normal olduğunu bilirdi. İlk başta geçmeyecek gibi olan acı günden güne azalır ve aklına düştüğünde kalbini sızlatacak hale gelirdi. Yas sürecinin kırk gün sürdüğünü söylenirdi. Kırk gün ölen yakınının ardından yasını tutan geride kalanlar bu kırk günün ardından hayatlarına devam ediyordu, etmek zorunda kalıyordu. Nihayetinde ölenle ölünmüyordu.
Müstakil evlerinin oturma odasında sırtını duvara vermiş genç kız da evdekilerin ne konuştuğuna aldırmadan yere oturmuş, dizlerini kendine çekip sarıldıktan sonra öylece karşısına bakmaya başlamıştı. Onun için henüz kırk gün dolmamıştı ama çoğu bitmiş azı kalmıştı. Nenesini, bu hayattaki tek ailesini kaybedeli dün bir ay olmuştu. Tüm bu zaman boyunca genç kızı yalnız bırakmayan mahalleli, gerek nenesi için yapılan hayırlarda, okutulan mevlidlerde, her şeyde yanında olmuş, omuzlarındaki yükleri hafifletmişlerdi. Şimdi de 40.günü için okutulacak yasin konuşulurken herkes Hanife nenenin üzerlerindeki hakkını ödemeye çalışıyordu. Bu yüzdendir ki bir aydır oturdukları sokakta her gün bir başka hane hayır yapmış, her akşam başka bir evden yasin okunmuştu. Çok bir şey değildi yaptıkları, bir gün ekmek alıp dağıtıyor, ertesi gün çörek yapıyorlardı ama sevabı ölen kadının ruhunaydı.
"Sen ne zaman döneceksin kızım?"
Mahallenin yaşlılarından, Hanife Nenenin ahiretliğim dediği Kezban Nene ölen kadının kızına yönelik sormuştu bunu.
"Valla burayı bir yoluna koyayım öyle döneceğim inşallah, Kezban Nene."
Yaşlı kadın herkesten ayrı duvar kenarında oturan genç kıza baktıktan sonra içli bir nefes almıştı. Herkes üzülüyordu haline ama ellerinden gelen de bir yere kadardı.
"Ahiretliğimin emanetini ne yapacağız? Bir hal çaresi bulmak gerek, yoksa diğer dünyada yüzüne bakamam kaç yıllık ahbabımın."
Fatma kadın halaydı, kanıydı, canıydı ama kanından daha kan canından daha can evlatları vardı. Bakması gerken ailesi, sözünü dinlemesi gerken büyükleri vardı. Tam da bu noktada eli kolu bağlanıyordu ya.
" Bilirim, bilirim de ben de ne yapacağımı şaşırdım kaldım. Kanımdan birinin öyle kimsesiz gibi kurumlarda süründüğünü düşünmek bile içime dokunuyor. Alsam gitsem yanımda dursa, onu da yapamıyorum."
Kadının nasıl çaresiz kaldığını görenler ona hak vermeden edemiyordu. Küçük çocuk değildi ki tutup elinden götüresin.
" Sana dediğimizi düşündün mü? "
Konuşan iki kadının sözlerini başından beri dikkatle dinleyen Fatma Hanım ile hemen hemen aynı yaşlardaki kadındı konuşan.
"Düşündüm Yasemin bacım. Konuyu yeğenime açmadım daha, önce bir ona da sormak lazımdır."
"Bilirsin biz onun kötülüğünü istemeyiz. Hanife Nene ölmeden bize emanet etti torununu."
"Bilirim tabi. O konudan zerre şüphem yoktur."
Fatma Hanım ayağa kalkıp çay suyu koymak adına mutfağa ilerlediğinde günlerdir olduğu gibi kara kara düşünüyordu. Yasemin'in bahsettiği konu münasip biri ile yeğenini evlendirmesiydi. Hatta mahalleden bir iki kişiyi de söylemişlerdi. Evlenirse kocası ona sahip çıkar, gözetir demişlerdi. Senin aklın da burada kalmaz hem diye de eklemişlerdi. Bu konu kadının kafasına zamanla yatmıştı, hem kendisi de evlendiğinde yeğeninden bir yaş büyüktü. Zorlanmaz, evi çekip çevirmesini de bilir diye düşünüyordu. Emin olamadığı ise kızın ne tepki vereceği konusuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilem
FanfictionEzgi, nenesi ölünce kimsesiz kalmış, hayatını dul bir adam olan Koray ile birleştirmişti. Koray'a eş, oğluna anne olacaktı. Olacak mıydı? Olabilecek miydi? 15.12.2020 Yaş farkı Yetişkin içerik 🔞