[pörpıl, keyifli okumalar diler.]
"Lütfen hayır, indir beni! Gitmek istemiyorum dedim! Jin istemiyorum bana bunu yapamazsın!"
Sesine kattığı dramatiklik karşısında omzuma attığım kalçasına bir şaplak indirip onu arabanın kaputuna oturtana kadar durmadan taşıdım.
Evet, sahiden yaptım bunu. Çünkü Kim Taehyung, karşımda bir çocuk gibi protesto için bağdaş kurmuş oturarak sızlanmaya başlamıştı. Zaten onu çok zor yakalamıştım.
Öğleni geçiyordu ve çoktan yola çıkmış olmamız gerekirken biz hala beyfendiyi şehre dönmeye ikna etmeye çalışıyorduk.
Sabah kahvaltısını çok erken söylemiştim. Odaya servis geldiğinde Taehyung uyuyordu ve ben dün gece onu biraz yorduğum için kahvaltısını yatağa getirerek bunu ödemek istedim. Deli bir geceydi ve dürüst olmak gerekirse merdivenlerden çıkarken bana verdiği saksoyu uzunca bir süre unutabileceğimi bile düşünmüyordum.
İkimiz konusunda uyumlu hissettiren çok fazla an yaşanıyordu. Kahvaltısını yaptıktan hemen sonra duşa gireceğimi söylemiştim ve o bana katılmak için ısrar etmiş gönlümde bir yer edinmişti. Yine de işleri yavaştan almak konusunda baskın tarafıma sahip çıkıp onu güzelce reddetmiştim.
Duştan çıktığımda bavulları hazırlamamıştı. Bu kez ben bavulları hazırlamaya başladığım zaman ise beni durdurmak için bir sürü bahane bulmuştu. Önce bileğimden tutup beni zorla dışarı çıkardı ve kamerasıyla bir çok video ve fotoğraf kaydetti. Sonra içecek bir şeylere ihtiyacı olduğunu söyleyip odaya servis açtırdı ve ben bavullarımızı arabaya çoktan dizmişken oda anahtarını kaybettiğimi farkettim.
Taehyung iki elini arkasına saklamış bungalovumuza bakıyor hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranıyordu. Anahtarı onun aldığını fark ettiğimden beri -yaklaşık yirmi dakikadır- kavga edip koşuşturuyorduk.
"Gitmek istemiyorum. Tanrım beni o ucubelere yem etmek istiyorsun! Hainsin sen!"
Dudaklarını büzüştürüp kaputun üstünden inmeye çalışırken sahiden çocuktan farkı yoktu. Ellerimi iki yanına dayayıp kaçmasını engelledim ve bedenimin ağırlığını üzerine verdim. Gözleri irileşmiş kaçamak bakışlar atıyordu yüzüme.
"Üzgünüm Taehyung. Gitmek zorunda olduğumuz gerçeği beni de üzüyor ama yarından sonra işe döneceksin ve eminim yapman gereken bir çok şey vardır. Tabi benim de öyle."
Oflayarak nefesini verip kaşlarını çattı.
"Bıktım artık. Hep stres. Ne zaman mutlu olacağım ben?!"
Asık suratına doğru sokulup boynuna eğildim. Gece bıraktığım bir izin üzerine minik bir öpücük bıraktığımda gevşemiş görünmüştü.
"Seni yarın gece sinemaya götüreyim mi?"
Pekala, bende kendimden bu performansı beklemiyordum. Benim içinde şaşırtıcıydı ama o sanki ilk kez biriyle çıkıyor gibi davranmaktan kendini alamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kokpit | 🛩
Fanfiction"Merhaba, bana sakso çekmiştin. Hatırladın mı?" [𝖪𝗈𝗄𝗉𝗂𝗍: Uçağın pilot kabinine verilen isim.]