[pörpıl, keyifli okumalar diler.]
"Numaranı ver."
Bakışları hala üzerimdeyken ikinci kez aramızdaki sessizliği bozmaya çalışmama gerek kalmamıştı. Zira kendisinin arsız tavrı burada patronun kim olduğunu hatırlatır cinstendi. Üzerimden kalkmamış bir eli ensemi sıkıca sarmıştı. Dilini şaklatıp boynunu kütletmesi beklemediğim bir tavırdı. Az önce bedenim altında kıvranan kedi yerini bir jaguara bırakmış gibiydi.
"Numaramı istiyorsan dahasını almam gerekirdi."
Bir telsiz sesi duyar gibi olduk ama hemen kesildi. Üzerimden kalkıp giyinmeye başlaması o kadar hızlıydı ki o üniformasını giyip birkaç paneli kontrol ederken öylece oturmuş onu izliyordum.
"Dahasını vermek için numaranı istiyorum Taehyung."
Gömleğinin kollarını düzeltip saatini kontrol etmiş, saçını orada olduğunu fark etmediğim aynaya bakarak şekillendirmişti. Bağrının açık kalan yerini işaret edip göz kırptım. Tüm düğmelerini iliklemesi gerektiğini boynundaki büyük morluğu görünce anladı.
"Alanıma girdin. Bunu yapmamalıydım. Hem söylesene, derdin ne senin? Sevgilin tarafından yarım bırakılmış gibi bir halin vardı. Daha önce tanışmadık değil mi?"
Gözlerimi devirme isteğim ağır basınca üstümü başımı toplamaya başlayan bu kez bendim. Elime bir dezenfektan verip kendimi temizlememi işaret etti.
"Seni tanımıyorum. Hem asıl senin derdin ne? İlk kez yaramazlık yapmış gibi durmuyorsun ama fazlasıyla gerginsin."
Sıkıntıyla oflayıp önümden geçti ve daha yeni kalktığım koltuğuna kendini bırakıp omuz silkti. Elleri ezbere panelde dolaşırken birkaç düğmeyle ilgileniyor bir yandan bana laf yetiştiriyordu.
"Patronumun kulağına bu giderse işimden olurum."
"Namjoon?"
Gözleri irileşerek bana döndüğünde saçımı düzeltmiş ellerim cebimde dikiliyordum.
"Tanımıyorum, buraya girdiğimde ondan bahsediyordun. Kim bu sevgilin falan mı? Patronunla mı yatıyorsun yoksa?"
"Keşke," diye iç çekti vites gibi bir şeyi aşağı indirip sonra hemen bana döndü "...en azından canıma okumaz beni istemediğim uçuşlara yollamazdı. Im, maalesef kendime bir babacık yapamadım. Düşmedi bana."
"Sana düşülmez," diyiverdim.Tüm dikkati üzerimdeydi. "...sen uçurursun çünkü."
Söylediğimden çok etkilenmiş bir tavrı yoktu. Yine de önündeki manzaraya odaklandığında kulaklığını takmadan önceki cümlesi bende beklenti uyandırdı.
"Biletini sakla Jin."
Numarasını vermeyeceğini hayal etmemiştim. Beklentimi hangi adımın yükselttiğini de tam kestirememiştim. Ellerim cebimde koridorları geçmiş yerime tekrar dönerken pilot, oydu, inişimize kalan süreyi anons etmişti. Yemek servisi geçmişti ve ben aç olsam da servis açmalarını isteyemeyecek haldeydim.
Onu ayağım yere bastıktan sonra hala istiyor olacak mıydım bilmiyordum. Tek bildiğim bu yaptığım en iyi uçak işlerinden biriydi. Numarasını vermemesini sorun etmedim. Eğer hala onu aşağıda istiyorsam bunun çaresine bakabileceğimi biliyordum.
Yarım saat sonra uçağın piste inişiyle bir ortalık birbirine girmiş herkes yerinden kalkmaya başlamıştı. Yaptığım ilk şey telefonumu açıp babamı aramak olmuştu. Şirkete gelmemi istiyordu.
Fukuoka da saat akşam sekizdi. Bunun geç olduğunu biliyordum ama bizim işimiz için pek geç bir saat değildi. Çok zamanlı bir işti. Ona hayır demek neredeyse imkansızdı. Annemdense babamla daha iyi anlaşıyordum. Annem şirketin hukuk departmanındaydı. Babamsa şirket sahibiydi. Bu durumda bende varisleri oluyordum.
Psikoloji Bölümü okurken şirketle pek ilgim yoktu fazlasıyla kendime has bir yol çizişim vardı. Annem baskı yapsa da babam her dediğimi yapan biri olduğundan üniversitemi istediğim bölümde bitirmeme destek olmuştu. İlk yıl İtalya da hazırlık okumuştum. Sonra Kore'ye dönüp okulu üçüncülükle bitirmiştim. Meslektaşlarımın girdiği sınavlara hazırlanmak istesemde babam bir gün işlere yetişemediği hakkında benimle konuşmaya gelmişti. Böylece ona destek olmak istediğimi fark etmiş teklifini kabul etmiştim.
Arkadaşlarım ya da çevremden kimse babamın işini bilmiyordu. Sekiz ülke de on iki idol ajansının bize ait olduğunu söylesem Yoongi ve Hoseok kafayı yerdi muhtemelen. Büyütmek istemiyordum. Normal olmadığını biliyordum ama elimden geldiğince çok ayaklarım yere bassın istiyordum. Bu durum doğal olarak beni belli başlı yalanlar söylemeye mecbur bırakıyordu.
Zenginliğimi örtbas edecek pek imkanım yoktu. Dediğim gibi sadece şirket konusunda hiçbir fikirleri yoktu. Annemin avukat olduğu biliniyordu en çok o kadar.
Bıkkınlıkla paltomu giymiş üç uyku hapının da uçuş boyunca zerre etki göstermemesi yüzünden yeni yeni göz kapaklarıma düşen ağırlıkla iç çekmiştim. Uçak tamamen boşalana kadar toplanmam zaman almıştı. Hosteslerden biri önümde eğilmiş inmem için beklerken birkaç görevlinin arkamdaki birine selam verdiğini işittim.
"İyi akşamlar Bay Kim, ayağınıza sağlık." dedi kızlar bir ağızdan.
Dudaklarımda belli belirsiz bir gülüş oluştuğunda ellerinden biri pantolonun cebinde alttan bir bakış vermişti bana. Merdivene yöneldiğimde benimle iniyordu.
"Erkeklere bayıldığını bilmiyorlar sanırım." dedim elim saçlarım arasından geçmiş gözlüklerimi takmıştım.
"Onları ilgilendirmiyor." sesi oldukça kalın ve netti.
Adımlarımız ritmik olmadığı için ayağımız yere basana kadar konuşmamıştık. Karşımdaki dik duruşu kokpit alanındaki anılarımızla alakasızdı.
"Numaranı vermeyecek misin?" dedim oldukça ciddi bir tavırla. Dilini damağına vurup şımarık bir edayla güldü.
"Bak bu da seni ilgilendirmiyor."
Gülümsedim. Bulamayacağımı ya da ona ulaşamayacağımı falan sanıyorsa yanlış taşa çarpmıştı. Adımlarımdan birini dikleştirip az öncekine nazaran daha dik bir duruş sergiledim önünde. Elim ceketinin rütbe kısmında toz var gibi hayali bir silkiş savurdu. Gözlüklerim üzerinden kısa bir bakış verip geri çekilmeden önce kulağına bir sır verir gibi fısıldadım.
"Güzel, ayaklarım yere basarken daha tehlikeliyimdir Bay Kim."
Dışarıdan biri için nazik bir teşekkür selamı vererek geri doğru yürürken bize göre oldukça ukala ve dalga geçen bir tavırdaydı selamım. Ardımı dönüp yanından ayrıldığımda gecenin rüzgarını yiyordum. Gökyüzünde ne olduğu önemini yitirmişti. Zira ayaklarım yere basarken aynı adamı ikinci kez istemem bir ilkti.
📌
<Sizi seviyorum,
Nasıl gidiyor? Eh iyi bakalım devam+
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kokpit | 🛩
Fanfic"Merhaba, bana sakso çekmiştin. Hatırladın mı?" [𝖪𝗈𝗄𝗉𝗂𝗍: Uçağın pilot kabinine verilen isim.]